İmparator Augustus’ un “Tüm Asya ‘dan kendime bu kenti seçtim!” sözü
bir zamanlar bu kentin ne kadar önemli bir merkez olduğunu anlamamıza
yardımcı olacaktır. Bir zamanlar adını ünlü tanrıça Afrodit’ ten alan
bu şehir, kutsal bir ibadet yeri olduğu kadar da bir kültür merkezi
olarak da alimlerin ve öğrencilerinin uğrak yeri olmuştur. Helenistik
döneme damgasını vuran bu kent muhteşem iklimi, verimli arazisi ve
tabiî ki mermeri kentin bu derecede önemli olmasında başlıca etkenler
arasındadır. Aphrodisias bu nimetlerden sonuna dek yararlandı ve
verimli arazisi tarım için hala elverişli seviyededir. Kent Aydın’ın
Karacasu ilçesinin Geyre köyündedir. En önemli bölümleri yaklaşık 520
hektarlık bir alanın çevresini kuşatan ve uzunluğu 3,5 km yi aşan bir
kale duvarıyla çevrilmiştir. Bu surla kaplı alanın içinde Afrodit
Tapınağı, Piskopos Sarayı, Odeon, Kuzey Temenos Akropol, Tiyatro,
Gymnasion, Stadion, Tetrapylon, Aphrodisias Müzesi yer alırken ayrıca
kazılmayı bekleyen ve kazısı süren birçok alan vardır. Halen sürmekte
olan kazıların başlangıcı henüz 60 yaşında hayatını kaybeden ve bütün
kariyerini bu şehre adamış olan Kenan Erim tarafından 1961 yılında
başlatılmıştır. Kenan Erim Aphrodisias için 30 yılını harcamış ve
kentin büyük bölümünün ortaya çıkmasını sağlamıştır. Kenan Erim
Aphrodisias‘ a o kadar bağlı olacak ki hayatını yitirdikten sonra bile
orda olmak istemiş.
Bulgulara göre Aphrodisias’ta ilk
yerleşim Kalkolitik Çağ ‘ da olmuş daha sonra bunu ilk Tunç Çağı’na ait
üstünde antik kent akropolisinin kurulduğu küçük bir höyük izledi.
Byzantium’ lu Stephanos’a göre kent Ninoe(yarı efsanevi Babil kralı
Ninos’ tan gelme) olarak adlandırılıyordu. Kentin ayrıca başka adları
vardır. Her şeye rağmen kesin kökeni ne olursa olsun, Aphrodisias’ ın
kültürünün ne denli eskiye dayandığı hakkında bilgiler yetersizdir.
Aphrodisias’ ta ki uzun süreli yerleşmelere rağmen MS. II yüzyıla kadar
ufak bir köy olarak kaldı. Aphrodisias MS. II yüzyılın sonlarında
İmparator Augustus’ un koruması altına girdikten sonra dinsel bir
merkez olduğu kadar zamanın entellüktüel ve kültürel merkezi olarak ta
ün kazandı. Şehir, din adamları ile kalabalık bir güzel sanatlar ve
edebiyat zümresi ağırlıyordu.
Aphrodisias MS. 3. yüzyılda
piskoposluk merkezi haline geldiğinde, adı, “HAÇ” anlamına gelen
Stavropolis’e dönüştürüldü. Ünlü Afrodit Tapınağı artık bir
bazilikaydı. MS. 7. yüzyıla dek çekiciliğini koruyan Aphrodisias 11. ve
12. yüzyıllarda Selçuklu ve Osmanlı Türklerinin Anadolu’ ya
gelişleriyle pek güzel el değiştirdikten sonra gitgide önemin yitirdi
ve tekrar köyleşti. Yüzyıllarca nice tarihi zenginliklere ev sahipliği
yapan kent, 14 yüzyılda tamamen boşaltılmıştı.
Aphrodisias, paha
biçilemeyen sayısız kalıntının merkezi…Bugüne dek yapılmış kazı
çalışmaları ile yalnızca dörtte biri gün ışığına çıkarılmış bu
hazinenin yer aldığı topraklarda halen düşünülmeyecek eserler
yatmakta….Greko-Romen dünyasının sivil kültürünün en güzel örnekleri
incelenmeyi ve korumayı bekliyor. Kent geniş bir alana yayılmıştır.
Görkemli tetrapylon kolanları, hala dimdik ayakta duran 30.000 kişilik
bir stadion ve 10.000 kişilik theatre kentin en göz alıcı mimari
öğeleridir. Tetrapylon restore edilmiş halde ziyaretçileri karşılayan
ilk yapıdır. Stadium diğer yapılardan biraz daha uzakta kalır. 262 m
uzunluğunda ve59 m genişliğinde devasa bir yapıdır. Tapınak 14
sütunuyla ayaktadır, yapı MS. 5. yüzyıl ve sonrasında cellanın yerinin
değişmesi, sütunların bir orta ve iki yan nef oluşturacak biçimde
yanlara taşınması ve doğu ucada bir apsis eklenmesiyle bir hristiyan
bazilikası halini almıştır. Agoranın etrafında halkı güneş ve yağmurdan
koruyan, üstü örtülü sütunlu galeriler(stoa) yer almaktadır. Hadrian
Hamamları da göz alıcı kabartma ve heykellerle süslenmiştir. Son
yıllarda yürütülen çalışmalar hamamların sıcaklık, soğukluk, ılıklık
bölümlerinin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Kenti çevreleyen surların
yapı malzemesi olarak kerpiç ve taş kullanılmıştır. Halk evleri ise
eşit parsellerde kare planlı ve aynı tip yapılıyordu. Nüfus artışı
nedeniyle konut sıkıntısı vardı ve buna bağlı olarak çok katlı yapılar
ortaya çıktı. Varlıklı kişiler villa tipinde evlerde yaşamaktaydı. Bu
dönemde mimarlar Miletos, Priene, Delos ve Rhodos evlerinden esinlenen
peristilli ev olarak tanımlanan ve merkezi avlu, kabul salonu ile
bahçeden oluşan bu ev tipinde, avlunun etrafı heykellerle süslenir,
zeminde mozaik duvarlarda fresko bezeme yapılırdı.
TETRAPYLON
Afrodit
Tapınağı kutsal alanına girişi sağlayan tören kapısı MÖ. 200 yılı
civarında inşa edilmiştir. Bu giriş kapısı dört sütun sırasından
oluşmaktadır. Bunlardan en doğudaki ikisi helezon yivli sütunları ve
güzel işlenmiş kabartmalı alınlık dekorasyonu ile görkemli bir önyüz
oluşturuyordu. Bu kapı ile alınlık Aphrodisias’ ın kuzey güney yönünde
devam eden anayolu tapınağın önündeki geniş avluya bağlanmıştır.
Anıtsal yapının bilimsel verilere dayalı yeniden yapımı 1991 yılında
tamamlanmıştır. Bu projenin özgün mermer blokları … gibi çok büyük bir
oranda korunarak günümüze ulaşmıştır. Rekonstürksyona başlanmadan önce
dikkatli bir şekilde tamamen sökülerek yeni temeller üzerinde tekrar
bir araya getirilmiştir. Yapı yeniden ayağa kaldırırken sütunları
desteklemek amacıyla çelik çubuklar ve diğer destek elemanları
kullanılmış. Ayrıca gerekli yerlere özgün parçalardan kalıplar
yardımıyla dökülen beton bloklar yerleştirilmiştir.
AFRODİT TAPINAĞI
Tanrılar
insan şeklinde düşünülmeye başlandığında onlara bir tapınak yapılması
kabul edilir. Kentteki en önemli yapı olan tapınak, tanrının evi
sayıldığından daima adına adandığı tanrının heykelini barındırırdı.
Biçimi ve kökeni basit dikdörtgen ev tipinden gelen tapınak, dış sütun
dizisi ve cephe süslemeleriyle diğer yapılara benzemezdi. Dor, İon ve
Korint düzeninde yapılan tapınaklarda sütun dizileri üst örtüyü
taşırdı. Tapınaklar zaman içinde mimarlığa bağlı olarak plan yönünden
gelişme göstermesinin yanı sıra, kabartmalar ve heykeller ile zengin
bir görünümde kazanmıştır. Kuzey bölgede yerleşmiş eski zamanların
Afrodit Tapınağı şehir merkezini ve çekirdeğini oluşturuyor. Eski
tapınağın bütün bu kalıntıları 40 kolonun 14’ünü içermekte ve bu
kolonlar bir kere onun etrafını kuşatmaktadır. İbadet yeri tapınağın
ilk zamanlarından kalmış olmasına rağmen bu gün MÖ. 1.yüzyılda
başlandığını ve Augustus bölgesi doğrultusunda tamamlandığı
düşünülüyor. Tapınak bölgesi 2 yüzyılda tamamlandı. Bu yapının her
kenarında 13 kolon ve önde 8 kolonun bulunduğu bilinir. Bazı kolonların
üzerinde yaptıran kişilerin isimleri verilmiştir. Bazı mozaik yapıların
Helenistik zamana ait tapınaklarda da bulunması buranın eski bir
tapınak olduğunu gösterir. Aynı zamanda cellanın duvarlarının içerdiği
heykeller uzaklaştırıldı ve kolonları dışa hareketleri ile yapı
genişledi. Duvarlar arttırıldı. Doğu ve batı taraflarına apse yapıldı.
Cella’da tapınma heykeli bulunmadı ama bütün özellikleriyle dışarıya
taşınmış bir şekilde bulundu. Müzede yeni sergilenenler katılaşmış bir
şekilde gösterilmekte ve Efes’ in Artemis’ ine benzemektedir. Tanrıça
kolunun biri ileri doğru olacak şekilde uzun elbise giyer. Elbisenin
şeridi üzerinde çok ilginç oyma kabartmalar bulunur. Güneş ve ay
tanrıçaları 3 şükran duası Afrodit ile ortada, Afrodit ve 3 “Cupid”
balık kuyruğuna sahip keçi üstünde oturuyor, bunlar tapınma için
yapılmış putların çeşitli kopyaları üstündeki her şey birer sembol
olarak karşımıza çıkıyor.
bir zamanlar bu kentin ne kadar önemli bir merkez olduğunu anlamamıza
yardımcı olacaktır. Bir zamanlar adını ünlü tanrıça Afrodit’ ten alan
bu şehir, kutsal bir ibadet yeri olduğu kadar da bir kültür merkezi
olarak da alimlerin ve öğrencilerinin uğrak yeri olmuştur. Helenistik
döneme damgasını vuran bu kent muhteşem iklimi, verimli arazisi ve
tabiî ki mermeri kentin bu derecede önemli olmasında başlıca etkenler
arasındadır. Aphrodisias bu nimetlerden sonuna dek yararlandı ve
verimli arazisi tarım için hala elverişli seviyededir. Kent Aydın’ın
Karacasu ilçesinin Geyre köyündedir. En önemli bölümleri yaklaşık 520
hektarlık bir alanın çevresini kuşatan ve uzunluğu 3,5 km yi aşan bir
kale duvarıyla çevrilmiştir. Bu surla kaplı alanın içinde Afrodit
Tapınağı, Piskopos Sarayı, Odeon, Kuzey Temenos Akropol, Tiyatro,
Gymnasion, Stadion, Tetrapylon, Aphrodisias Müzesi yer alırken ayrıca
kazılmayı bekleyen ve kazısı süren birçok alan vardır. Halen sürmekte
olan kazıların başlangıcı henüz 60 yaşında hayatını kaybeden ve bütün
kariyerini bu şehre adamış olan Kenan Erim tarafından 1961 yılında
başlatılmıştır. Kenan Erim Aphrodisias için 30 yılını harcamış ve
kentin büyük bölümünün ortaya çıkmasını sağlamıştır. Kenan Erim
Aphrodisias‘ a o kadar bağlı olacak ki hayatını yitirdikten sonra bile
orda olmak istemiş.
Bulgulara göre Aphrodisias’ta ilk
yerleşim Kalkolitik Çağ ‘ da olmuş daha sonra bunu ilk Tunç Çağı’na ait
üstünde antik kent akropolisinin kurulduğu küçük bir höyük izledi.
Byzantium’ lu Stephanos’a göre kent Ninoe(yarı efsanevi Babil kralı
Ninos’ tan gelme) olarak adlandırılıyordu. Kentin ayrıca başka adları
vardır. Her şeye rağmen kesin kökeni ne olursa olsun, Aphrodisias’ ın
kültürünün ne denli eskiye dayandığı hakkında bilgiler yetersizdir.
Aphrodisias’ ta ki uzun süreli yerleşmelere rağmen MS. II yüzyıla kadar
ufak bir köy olarak kaldı. Aphrodisias MS. II yüzyılın sonlarında
İmparator Augustus’ un koruması altına girdikten sonra dinsel bir
merkez olduğu kadar zamanın entellüktüel ve kültürel merkezi olarak ta
ün kazandı. Şehir, din adamları ile kalabalık bir güzel sanatlar ve
edebiyat zümresi ağırlıyordu.
Aphrodisias MS. 3. yüzyılda
piskoposluk merkezi haline geldiğinde, adı, “HAÇ” anlamına gelen
Stavropolis’e dönüştürüldü. Ünlü Afrodit Tapınağı artık bir
bazilikaydı. MS. 7. yüzyıla dek çekiciliğini koruyan Aphrodisias 11. ve
12. yüzyıllarda Selçuklu ve Osmanlı Türklerinin Anadolu’ ya
gelişleriyle pek güzel el değiştirdikten sonra gitgide önemin yitirdi
ve tekrar köyleşti. Yüzyıllarca nice tarihi zenginliklere ev sahipliği
yapan kent, 14 yüzyılda tamamen boşaltılmıştı.
Aphrodisias, paha
biçilemeyen sayısız kalıntının merkezi…Bugüne dek yapılmış kazı
çalışmaları ile yalnızca dörtte biri gün ışığına çıkarılmış bu
hazinenin yer aldığı topraklarda halen düşünülmeyecek eserler
yatmakta….Greko-Romen dünyasının sivil kültürünün en güzel örnekleri
incelenmeyi ve korumayı bekliyor. Kent geniş bir alana yayılmıştır.
Görkemli tetrapylon kolanları, hala dimdik ayakta duran 30.000 kişilik
bir stadion ve 10.000 kişilik theatre kentin en göz alıcı mimari
öğeleridir. Tetrapylon restore edilmiş halde ziyaretçileri karşılayan
ilk yapıdır. Stadium diğer yapılardan biraz daha uzakta kalır. 262 m
uzunluğunda ve59 m genişliğinde devasa bir yapıdır. Tapınak 14
sütunuyla ayaktadır, yapı MS. 5. yüzyıl ve sonrasında cellanın yerinin
değişmesi, sütunların bir orta ve iki yan nef oluşturacak biçimde
yanlara taşınması ve doğu ucada bir apsis eklenmesiyle bir hristiyan
bazilikası halini almıştır. Agoranın etrafında halkı güneş ve yağmurdan
koruyan, üstü örtülü sütunlu galeriler(stoa) yer almaktadır. Hadrian
Hamamları da göz alıcı kabartma ve heykellerle süslenmiştir. Son
yıllarda yürütülen çalışmalar hamamların sıcaklık, soğukluk, ılıklık
bölümlerinin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Kenti çevreleyen surların
yapı malzemesi olarak kerpiç ve taş kullanılmıştır. Halk evleri ise
eşit parsellerde kare planlı ve aynı tip yapılıyordu. Nüfus artışı
nedeniyle konut sıkıntısı vardı ve buna bağlı olarak çok katlı yapılar
ortaya çıktı. Varlıklı kişiler villa tipinde evlerde yaşamaktaydı. Bu
dönemde mimarlar Miletos, Priene, Delos ve Rhodos evlerinden esinlenen
peristilli ev olarak tanımlanan ve merkezi avlu, kabul salonu ile
bahçeden oluşan bu ev tipinde, avlunun etrafı heykellerle süslenir,
zeminde mozaik duvarlarda fresko bezeme yapılırdı.
TETRAPYLON
Afrodit
Tapınağı kutsal alanına girişi sağlayan tören kapısı MÖ. 200 yılı
civarında inşa edilmiştir. Bu giriş kapısı dört sütun sırasından
oluşmaktadır. Bunlardan en doğudaki ikisi helezon yivli sütunları ve
güzel işlenmiş kabartmalı alınlık dekorasyonu ile görkemli bir önyüz
oluşturuyordu. Bu kapı ile alınlık Aphrodisias’ ın kuzey güney yönünde
devam eden anayolu tapınağın önündeki geniş avluya bağlanmıştır.
Anıtsal yapının bilimsel verilere dayalı yeniden yapımı 1991 yılında
tamamlanmıştır. Bu projenin özgün mermer blokları … gibi çok büyük bir
oranda korunarak günümüze ulaşmıştır. Rekonstürksyona başlanmadan önce
dikkatli bir şekilde tamamen sökülerek yeni temeller üzerinde tekrar
bir araya getirilmiştir. Yapı yeniden ayağa kaldırırken sütunları
desteklemek amacıyla çelik çubuklar ve diğer destek elemanları
kullanılmış. Ayrıca gerekli yerlere özgün parçalardan kalıplar
yardımıyla dökülen beton bloklar yerleştirilmiştir.
AFRODİT TAPINAĞI
Tanrılar
insan şeklinde düşünülmeye başlandığında onlara bir tapınak yapılması
kabul edilir. Kentteki en önemli yapı olan tapınak, tanrının evi
sayıldığından daima adına adandığı tanrının heykelini barındırırdı.
Biçimi ve kökeni basit dikdörtgen ev tipinden gelen tapınak, dış sütun
dizisi ve cephe süslemeleriyle diğer yapılara benzemezdi. Dor, İon ve
Korint düzeninde yapılan tapınaklarda sütun dizileri üst örtüyü
taşırdı. Tapınaklar zaman içinde mimarlığa bağlı olarak plan yönünden
gelişme göstermesinin yanı sıra, kabartmalar ve heykeller ile zengin
bir görünümde kazanmıştır. Kuzey bölgede yerleşmiş eski zamanların
Afrodit Tapınağı şehir merkezini ve çekirdeğini oluşturuyor. Eski
tapınağın bütün bu kalıntıları 40 kolonun 14’ünü içermekte ve bu
kolonlar bir kere onun etrafını kuşatmaktadır. İbadet yeri tapınağın
ilk zamanlarından kalmış olmasına rağmen bu gün MÖ. 1.yüzyılda
başlandığını ve Augustus bölgesi doğrultusunda tamamlandığı
düşünülüyor. Tapınak bölgesi 2 yüzyılda tamamlandı. Bu yapının her
kenarında 13 kolon ve önde 8 kolonun bulunduğu bilinir. Bazı kolonların
üzerinde yaptıran kişilerin isimleri verilmiştir. Bazı mozaik yapıların
Helenistik zamana ait tapınaklarda da bulunması buranın eski bir
tapınak olduğunu gösterir. Aynı zamanda cellanın duvarlarının içerdiği
heykeller uzaklaştırıldı ve kolonları dışa hareketleri ile yapı
genişledi. Duvarlar arttırıldı. Doğu ve batı taraflarına apse yapıldı.
Cella’da tapınma heykeli bulunmadı ama bütün özellikleriyle dışarıya
taşınmış bir şekilde bulundu. Müzede yeni sergilenenler katılaşmış bir
şekilde gösterilmekte ve Efes’ in Artemis’ ine benzemektedir. Tanrıça
kolunun biri ileri doğru olacak şekilde uzun elbise giyer. Elbisenin
şeridi üzerinde çok ilginç oyma kabartmalar bulunur. Güneş ve ay
tanrıçaları 3 şükran duası Afrodit ile ortada, Afrodit ve 3 “Cupid”
balık kuyruğuna sahip keçi üstünde oturuyor, bunlar tapınma için
yapılmış putların çeşitli kopyaları üstündeki her şey birer sembol
olarak karşımıza çıkıyor.