Yaşam, sonsuzlukta iki çul arasına sıkışmış bir an gibi sanki. Biri, kundak bezimiz, doğumumuzda sardıkları –yırtmışlar, çoktan, yok olmuş-. Biri, kefen bezimiz, şu bir yerlerde bekleyen, zamanı gelince kullanırlar, sanırım.
Bir savaş, bir uğraş, serüven gibi sanki. Mutlu, umutlu, ya da tam tersi; an be an yaşarsın, beğen yahut beğenme. Aldırmaz senin beğenilerine, sormaz senin dileğini. Sele düşmüş bir kütük, ya da dalından kopmuş kuru yaprak örneği, sürüklenip uçarsın köşe bucak. Sonra, bakarsın bir yerlerdesin, istemesen de, olumlu ya da olumsuz.
İş, bu kadarla kalsa iyi. Birileri girer yaşamına. Bir sorumluluk içine girersin ki, taşımak zorundasın, güçsüz omuzlarında. Tüm zorluklara rağmen mutlu olursun. Tüm yorgunluğun gider, evinin kapısından girip, gülen yüzleri görünce.
Hep böyle durmaz, cilveleri vardır yaşamın-kadın gibi-. Anlar ve başarırsan senindir, tüm güzellikleri. Sevgi, saygıya dönüşür, zaman içinde; tutku, alışkanlığa dönüşür, tiryakiliğe. Saygıyı yitirirsen evinde, bir çınar gibi yıkılırsın. Kaçar, tüm sevdiklerin bir bir, kıyıya vurmuş balığa dönersin.
Hep böyle durur mu ki? Elbette durmayacak, yaşamın koşulu bu. Vurgun yersin zaman zaman. Sığınacak bir liman ararsın. Bilmelisin ki evin, yuvandır en emin limanın. Orada aşarsın tüm zorlukları.
Bir de, gönül dostundur, varsa? Gerçek bir dost edinebilmişsen ne mutlu. Bir köprü kurabilmişsen iki yürek arasında, anlamış ve anlaşılmışsan –kadın, erkek fark etmez- gönülleriniz bağlanmışsa dostunla, işte bir emin liman daha.
Kimileri, cinsellik olarak görür dostluğu, ya da çıkar sanırlar. O kimseler dost değildir, sakın; sakın ola ki yaklaşma, zarar görürsün.
İki çul arasında bir andır, yaşam. İnsan kal, akıllı ol, yoksa sürünürsün.
Bir savaş, bir uğraş, serüven gibi sanki. Mutlu, umutlu, ya da tam tersi; an be an yaşarsın, beğen yahut beğenme. Aldırmaz senin beğenilerine, sormaz senin dileğini. Sele düşmüş bir kütük, ya da dalından kopmuş kuru yaprak örneği, sürüklenip uçarsın köşe bucak. Sonra, bakarsın bir yerlerdesin, istemesen de, olumlu ya da olumsuz.
İş, bu kadarla kalsa iyi. Birileri girer yaşamına. Bir sorumluluk içine girersin ki, taşımak zorundasın, güçsüz omuzlarında. Tüm zorluklara rağmen mutlu olursun. Tüm yorgunluğun gider, evinin kapısından girip, gülen yüzleri görünce.
Hep böyle durmaz, cilveleri vardır yaşamın-kadın gibi-. Anlar ve başarırsan senindir, tüm güzellikleri. Sevgi, saygıya dönüşür, zaman içinde; tutku, alışkanlığa dönüşür, tiryakiliğe. Saygıyı yitirirsen evinde, bir çınar gibi yıkılırsın. Kaçar, tüm sevdiklerin bir bir, kıyıya vurmuş balığa dönersin.
Hep böyle durur mu ki? Elbette durmayacak, yaşamın koşulu bu. Vurgun yersin zaman zaman. Sığınacak bir liman ararsın. Bilmelisin ki evin, yuvandır en emin limanın. Orada aşarsın tüm zorlukları.
Bir de, gönül dostundur, varsa? Gerçek bir dost edinebilmişsen ne mutlu. Bir köprü kurabilmişsen iki yürek arasında, anlamış ve anlaşılmışsan –kadın, erkek fark etmez- gönülleriniz bağlanmışsa dostunla, işte bir emin liman daha.
Kimileri, cinsellik olarak görür dostluğu, ya da çıkar sanırlar. O kimseler dost değildir, sakın; sakın ola ki yaklaşma, zarar görürsün.
İki çul arasında bir andır, yaşam. İnsan kal, akıllı ol, yoksa sürünürsün.