Kapadokya’da “Underground” Yaşam
Kapadokya’nın yeraltı şehirlerinin sırrı henüz günışığına çıkmış değil.
Bir
söyleme göre, yabancı istilacıların saldırısına uğrayan bölge halkı
müdafaa, korunma ve sığınma amacıyla inşaa etmiş bu gizemli yapıları.
Bir diğer deyiş ise halkın zaten underground bir ikamet anlayışının
olduğu yönünde.
Bölgenin tüf adı verilen kaya dokusunun
işlenmeye elverişli olması öncelikle barınma maksadıyla mağara evlerin
inşaasını, daha sonra da Selçuklular tarafından gizli pasajlarla
birbirine bağlanarak bir savunma sitemi olarak genişletildiğini
düşündürüyor. Ne var ki evler geçitlerle bağlanan, taş sürgülerle
kilitlenebilen, karanlık koridorları, bir labirenti andıran galerileri,
kilerleri, kavları, kiliseleri ve hatta ahırları ile günümüzün akıllı
binalarını kıskandıracak kadar özenle tasarlanmış...
Yeraltı Şehirlerinin Tarihi
Hititlerin
bölgeye gelerek egemenliklerini kabul ettirdikleri M.Ö. 2. bin
civarında, Kapadokya’nın geniş toprakları üzerinde kurulan küçük
krallık veya beylikler "Karum" adı verilen pazar yerleri ile canlı
birer ticaret merkezleriydiler. Özellikle Asurlu tüccarlar Anadolu'ya
kumaş, koku ve getirip altın, gümüş ve tunç malzemeler alıyorlardı...
7.
yüzyılda yoğunlaşan Arap-Sasani istilaları Kapadokya’nın Hıristiyan
sakinlerini dana uzun süreler yeraltında yaşamaya mecbur edince
Kaymaklı, Derinkuyu, Mazı, Özlüce, Özkonak, Tatlarin civarında bulunan
yeraltı şehirleri de aşağı yukarı son halini aldı.
10. yüzyıldan
itibaren bölgenin egemenliğini ele alan Selçuklular için yeraltında
hazır buldukları bu yaşam biçimi aynı zamanda askeri bir üstünlük de
ifade ediyordu. Yöredeki evler gizli geçitlerle birbirine bağlandı. Tüf
kayalar içine oyulmuş evler daha derinlere doğru genişletildi, çeşitli
yerlerine geçilmesi zor odalar, tuzaklar kondu, koridorlar ve galeriler
çoğaldı, kimi unsurları bugün bile çözülemeyen daha karmaşık bir hal
aldı ve giderek bugün şaşkınlıkla izlediğimiz yeraltı labirentleri
ortaya çıktı.
Yeraltında Can Pazarı
İstilacılarla bölge
sakinleri arasında yaşanan yüzlerce yıllık bir mücadele sürecinin
sonunda Kapadokya’nın yeraltı dünyası, neredeyse kusursuz bir savunma
mekanizmasına dönüştü. İlerleyen zamanlarda keşişlerin uğrak yeri olan
Kapadokya dinsel bir kimlik de kazandı. Yeryüzündeki kiliseler
yeraltına indi. Yüzlerce odayı birbirine bağlayan koridorlar içeri
sızmayı başaran yabancıların hareket alanlarını kısıtlayacak, hızlarını
düşürecek şekilde uzun, dar ve alçak olarak inşaa edildi.
Dehlizlere sızmayı gözüne kestiremeyen düşman ise aşağıdaki donanımdan habersiz mağaraların önünde nafile bekledi.
Kaymaklı Yeraltı Şehri
Kaymaklı
Yeraltı Şehri, Nevşehir - Niğde karayolu üzerinde. Kaymaklı Kalesi’nin
tam altına oyulmuş olan yeraltı şehri 1964’den beri ziyarete açık. 4
katı açığa çıkarılabilen yeraltı şehrinde yaşam alanları genellikle
havalandırma bacalarının çevresinde yer alıyor. Pasajlar dar ve eğri.
Yeraltı şehrinin ilk katı ahırlara ayrılmış. Burası birçok koridorla
kiliseye geçişi sağlıyor. Kilise tek nefli ve 2 apsisli. Apsislerin
önünde vaftiz taşı, kenarlarda ise oturmaya yarayan platformlar var.
Kilisenin bitişiğinde ise bir mezarlık var. Kaymaklı Yeraltı Şehri’nin
oturma alanlarından oluşan mekanları üçüncü katta bulunuyor. Burada yer
alan en ilginç mekanlardan diğeri de bakır işleme atölyesi. Yeraltı
şehrinin açığa çıkarılabilen son katı mutfaklar ve kilerlerle dolu. Bu
kattaki üretim, işleme ve depolama sahalarının dizaynı şehir
sakinlerinin yaşam zenginliği hakkında ipuçları da veriyor.
Kaymaklı
Yeraltı Şehri, tamamen ortaya çıkarılamamış olmasına rağmen,
Kapadokya’nın zamanının en geniş ve en çok nüfus barındıran yeraltı
şehirlerinden biri olduğunu düşündürüyor.
Derinkuyu Yeraltı Şehri
Nevşehir’e
29 km. uzaklıktaki Derinkuyu ilçesinde yer alan yeraltı şehri
diğerlerine nispeten daha derin bir yerleşim alanı. Sekiz katlı ve 85
metre derinliğe inen Derinkuyu Yeraltı Şehri’nde yaşama alanlarının
arasında bir misyoner okulu bile var. Bu okulun geniş tavanı yöredeki
diğer yeraltı şehirlerinde olmayan bir beşik tonoz ile kaplanmış. Bu
görkemli yeraltı şehrinin kilisesi ise ikinci katta yer alıyorr ve haç
şeklindeki bu kiliseye 3 ve 4. katlardan doğrudan inilen bir merdivenle
ulaşılıyor.
Buranın bir başka özelliği ise 55 metre derinliğe kadar inen ve su kuyusu olarak da kullanılan havalandırma bacaları.
Kaymaklı yeraltı şehriyle birlikte konukların ziyaretine açılan Derinkuyu’nun bugün sadece onda biri gezilebiliyor.
Tatlarin Yeraltı Şehri
1991 yılında iki katı ziyarete açılabilen Tatlarin Yeraltı Şehri, Nevşehir’in, Acıgöl beldesinin 10 km. kuzeyinde.
Kilise
sayısının çokluğundan yola çıkan araştırmacılar, Tatlarin’in bir sivil
yerleşim mekanı olmaktan çok askeri ya da dini amaçlarla kullanılan bir
manastır ya da garnizon olduğunu ileri sürüyor. Yeraltı Şehri’nin
orijinal girişi yıkılmış. 15 m. uzunluğundaki bir geçit, giriş bölümünü
geniş bir salona açılıyor. Bu pasaj o dev sürgü taşlarıyla izinsiz
girişlere kapatılmış.
Zindan denilen mekanda 3 iskelet bulunmuş.
Tuvaletin de yer aldığı bu ana mekanın sağ tarafında mutfak var. İkinci
girişte ahır yer alıyor. Daha önce erzak deposu olarak da işlev gören
alan sütunlarla desteklenmiş. Tabanında ise beş adet ambar bulunuyor.
Özlüce Yeraltı Şehri
Özlüce
Yeraltı Şehri, Nevşehir-Derinkuyu karayolu üzerindeki eski adı Zile
olan Özlüce Köyü merkezinde bulunuyor. Bölgedeki diğer yeraltı
şehirlerinden hem jeolojik yapısı hem de mimari tasarımı açısından
oldukça farklı olan Özlüce Yeraltı Şehri alışılmış kat sistemi yerine
çok geniş bir alana yayılan tek kat olarak tasarlanmış. Yeraltı
Şehri’nin en geniş alanını hemen girişteki ana mekan oluşturuyor. Bu
büyük alanın sağında erzak depoları sol tarafında ise oturma odaları
yer alır. Özlüce Yeraltı Şehri’nin galerileri çok uzun ve tabanlarında
tuzaklar bulunan galerilerle hücre tipi odalar açılıyor.
Özkonak Yeraltı Şehri
Avanos'
a 14 km. uzaklıkta yer alan Özkonak Yeraltı Şehri, İdiş Dağı' nın kuzey
yamaçlarına, volkanik granit bünyesi tüf tabakalarının ortasına inşaa
edilmiş.
Burada Kaymaklı ve Derinkuyu Yeraltı Şehirleri’nden farklı
olarak katlararası haberleşmeyi sağlayacak çok dar ve uzun delikler
bulunuyor. Kapıya dayanan sürgü taşından sonra tünel üzerine düşmana
kızgın yağ dökmek maksadıyla irice delikler oyulmuş.
Mazı Yeraltı Şehri
Antik
dönemlerdeki adı Mataza olan Mazı Yeraltı Şehri, Ürgüp’ün 18 km.
güneyinde. Mazı Yeraltı Şehri’nde bulunan pasajların çoğu kapanmış
olduğu için, şehrin ne kadar bir alana yayıldığını söylemek güç. Şehrin
konumlandığı düzlükte Erken Roma ve Bizans Dönemi’ne ait çok sayıda
kaya mezar bulunuyor.
Mazı Yeraltı Şehri’nin farklı noktalarda dört
adet girişi var. Girişleri kontrol etmek için burada da dev sürgü
taşları kullanılmış. Mazı Yeraltı Şehri’nde de hemen bütün diğer
yeraltı şehirlerinde olduğu gibi giriş katı hayvan ahırlarına ayrılmış.
Ancak, burada diğer yeraltı şehirlerinden farklı olarak ahırın
ortasında hayvanlar için yalaklar bulunuyor. Aynı bölümde bulunan bir
diğer ilginç yapı grubu ise şırahaneler. Şırahanelerin tavanında,
üzümlerin aşağıya doğru dökülmesini sağlayacak bacalar göze çarpıyor.
Gerek hayvan ahırlarının çokluğu gerekse şırahaneler Mazı Yeraltı
Şehri’nin sadece sığınma amacıyla değil ikame etmek üzere inşa edildiği
fikrini akla getiriyor. Şehrin en görkemli kısımlarından birisi de
ahırlardan açılan kısa koridorlar vasıtasıyla ulaşılan kilise.
Kapadokya’nın yeraltı şehirlerinin sırrı henüz günışığına çıkmış değil.
Bir
söyleme göre, yabancı istilacıların saldırısına uğrayan bölge halkı
müdafaa, korunma ve sığınma amacıyla inşaa etmiş bu gizemli yapıları.
Bir diğer deyiş ise halkın zaten underground bir ikamet anlayışının
olduğu yönünde.
Bölgenin tüf adı verilen kaya dokusunun
işlenmeye elverişli olması öncelikle barınma maksadıyla mağara evlerin
inşaasını, daha sonra da Selçuklular tarafından gizli pasajlarla
birbirine bağlanarak bir savunma sitemi olarak genişletildiğini
düşündürüyor. Ne var ki evler geçitlerle bağlanan, taş sürgülerle
kilitlenebilen, karanlık koridorları, bir labirenti andıran galerileri,
kilerleri, kavları, kiliseleri ve hatta ahırları ile günümüzün akıllı
binalarını kıskandıracak kadar özenle tasarlanmış...
Yeraltı Şehirlerinin Tarihi
Hititlerin
bölgeye gelerek egemenliklerini kabul ettirdikleri M.Ö. 2. bin
civarında, Kapadokya’nın geniş toprakları üzerinde kurulan küçük
krallık veya beylikler "Karum" adı verilen pazar yerleri ile canlı
birer ticaret merkezleriydiler. Özellikle Asurlu tüccarlar Anadolu'ya
kumaş, koku ve getirip altın, gümüş ve tunç malzemeler alıyorlardı...
7.
yüzyılda yoğunlaşan Arap-Sasani istilaları Kapadokya’nın Hıristiyan
sakinlerini dana uzun süreler yeraltında yaşamaya mecbur edince
Kaymaklı, Derinkuyu, Mazı, Özlüce, Özkonak, Tatlarin civarında bulunan
yeraltı şehirleri de aşağı yukarı son halini aldı.
10. yüzyıldan
itibaren bölgenin egemenliğini ele alan Selçuklular için yeraltında
hazır buldukları bu yaşam biçimi aynı zamanda askeri bir üstünlük de
ifade ediyordu. Yöredeki evler gizli geçitlerle birbirine bağlandı. Tüf
kayalar içine oyulmuş evler daha derinlere doğru genişletildi, çeşitli
yerlerine geçilmesi zor odalar, tuzaklar kondu, koridorlar ve galeriler
çoğaldı, kimi unsurları bugün bile çözülemeyen daha karmaşık bir hal
aldı ve giderek bugün şaşkınlıkla izlediğimiz yeraltı labirentleri
ortaya çıktı.
Yeraltında Can Pazarı
İstilacılarla bölge
sakinleri arasında yaşanan yüzlerce yıllık bir mücadele sürecinin
sonunda Kapadokya’nın yeraltı dünyası, neredeyse kusursuz bir savunma
mekanizmasına dönüştü. İlerleyen zamanlarda keşişlerin uğrak yeri olan
Kapadokya dinsel bir kimlik de kazandı. Yeryüzündeki kiliseler
yeraltına indi. Yüzlerce odayı birbirine bağlayan koridorlar içeri
sızmayı başaran yabancıların hareket alanlarını kısıtlayacak, hızlarını
düşürecek şekilde uzun, dar ve alçak olarak inşaa edildi.
Dehlizlere sızmayı gözüne kestiremeyen düşman ise aşağıdaki donanımdan habersiz mağaraların önünde nafile bekledi.
Kaymaklı Yeraltı Şehri
Kaymaklı
Yeraltı Şehri, Nevşehir - Niğde karayolu üzerinde. Kaymaklı Kalesi’nin
tam altına oyulmuş olan yeraltı şehri 1964’den beri ziyarete açık. 4
katı açığa çıkarılabilen yeraltı şehrinde yaşam alanları genellikle
havalandırma bacalarının çevresinde yer alıyor. Pasajlar dar ve eğri.
Yeraltı şehrinin ilk katı ahırlara ayrılmış. Burası birçok koridorla
kiliseye geçişi sağlıyor. Kilise tek nefli ve 2 apsisli. Apsislerin
önünde vaftiz taşı, kenarlarda ise oturmaya yarayan platformlar var.
Kilisenin bitişiğinde ise bir mezarlık var. Kaymaklı Yeraltı Şehri’nin
oturma alanlarından oluşan mekanları üçüncü katta bulunuyor. Burada yer
alan en ilginç mekanlardan diğeri de bakır işleme atölyesi. Yeraltı
şehrinin açığa çıkarılabilen son katı mutfaklar ve kilerlerle dolu. Bu
kattaki üretim, işleme ve depolama sahalarının dizaynı şehir
sakinlerinin yaşam zenginliği hakkında ipuçları da veriyor.
Kaymaklı
Yeraltı Şehri, tamamen ortaya çıkarılamamış olmasına rağmen,
Kapadokya’nın zamanının en geniş ve en çok nüfus barındıran yeraltı
şehirlerinden biri olduğunu düşündürüyor.
Derinkuyu Yeraltı Şehri
Nevşehir’e
29 km. uzaklıktaki Derinkuyu ilçesinde yer alan yeraltı şehri
diğerlerine nispeten daha derin bir yerleşim alanı. Sekiz katlı ve 85
metre derinliğe inen Derinkuyu Yeraltı Şehri’nde yaşama alanlarının
arasında bir misyoner okulu bile var. Bu okulun geniş tavanı yöredeki
diğer yeraltı şehirlerinde olmayan bir beşik tonoz ile kaplanmış. Bu
görkemli yeraltı şehrinin kilisesi ise ikinci katta yer alıyorr ve haç
şeklindeki bu kiliseye 3 ve 4. katlardan doğrudan inilen bir merdivenle
ulaşılıyor.
Buranın bir başka özelliği ise 55 metre derinliğe kadar inen ve su kuyusu olarak da kullanılan havalandırma bacaları.
Kaymaklı yeraltı şehriyle birlikte konukların ziyaretine açılan Derinkuyu’nun bugün sadece onda biri gezilebiliyor.
Tatlarin Yeraltı Şehri
1991 yılında iki katı ziyarete açılabilen Tatlarin Yeraltı Şehri, Nevşehir’in, Acıgöl beldesinin 10 km. kuzeyinde.
Kilise
sayısının çokluğundan yola çıkan araştırmacılar, Tatlarin’in bir sivil
yerleşim mekanı olmaktan çok askeri ya da dini amaçlarla kullanılan bir
manastır ya da garnizon olduğunu ileri sürüyor. Yeraltı Şehri’nin
orijinal girişi yıkılmış. 15 m. uzunluğundaki bir geçit, giriş bölümünü
geniş bir salona açılıyor. Bu pasaj o dev sürgü taşlarıyla izinsiz
girişlere kapatılmış.
Zindan denilen mekanda 3 iskelet bulunmuş.
Tuvaletin de yer aldığı bu ana mekanın sağ tarafında mutfak var. İkinci
girişte ahır yer alıyor. Daha önce erzak deposu olarak da işlev gören
alan sütunlarla desteklenmiş. Tabanında ise beş adet ambar bulunuyor.
Özlüce Yeraltı Şehri
Özlüce
Yeraltı Şehri, Nevşehir-Derinkuyu karayolu üzerindeki eski adı Zile
olan Özlüce Köyü merkezinde bulunuyor. Bölgedeki diğer yeraltı
şehirlerinden hem jeolojik yapısı hem de mimari tasarımı açısından
oldukça farklı olan Özlüce Yeraltı Şehri alışılmış kat sistemi yerine
çok geniş bir alana yayılan tek kat olarak tasarlanmış. Yeraltı
Şehri’nin en geniş alanını hemen girişteki ana mekan oluşturuyor. Bu
büyük alanın sağında erzak depoları sol tarafında ise oturma odaları
yer alır. Özlüce Yeraltı Şehri’nin galerileri çok uzun ve tabanlarında
tuzaklar bulunan galerilerle hücre tipi odalar açılıyor.
Özkonak Yeraltı Şehri
Avanos'
a 14 km. uzaklıkta yer alan Özkonak Yeraltı Şehri, İdiş Dağı' nın kuzey
yamaçlarına, volkanik granit bünyesi tüf tabakalarının ortasına inşaa
edilmiş.
Burada Kaymaklı ve Derinkuyu Yeraltı Şehirleri’nden farklı
olarak katlararası haberleşmeyi sağlayacak çok dar ve uzun delikler
bulunuyor. Kapıya dayanan sürgü taşından sonra tünel üzerine düşmana
kızgın yağ dökmek maksadıyla irice delikler oyulmuş.
Mazı Yeraltı Şehri
Antik
dönemlerdeki adı Mataza olan Mazı Yeraltı Şehri, Ürgüp’ün 18 km.
güneyinde. Mazı Yeraltı Şehri’nde bulunan pasajların çoğu kapanmış
olduğu için, şehrin ne kadar bir alana yayıldığını söylemek güç. Şehrin
konumlandığı düzlükte Erken Roma ve Bizans Dönemi’ne ait çok sayıda
kaya mezar bulunuyor.
Mazı Yeraltı Şehri’nin farklı noktalarda dört
adet girişi var. Girişleri kontrol etmek için burada da dev sürgü
taşları kullanılmış. Mazı Yeraltı Şehri’nde de hemen bütün diğer
yeraltı şehirlerinde olduğu gibi giriş katı hayvan ahırlarına ayrılmış.
Ancak, burada diğer yeraltı şehirlerinden farklı olarak ahırın
ortasında hayvanlar için yalaklar bulunuyor. Aynı bölümde bulunan bir
diğer ilginç yapı grubu ise şırahaneler. Şırahanelerin tavanında,
üzümlerin aşağıya doğru dökülmesini sağlayacak bacalar göze çarpıyor.
Gerek hayvan ahırlarının çokluğu gerekse şırahaneler Mazı Yeraltı
Şehri’nin sadece sığınma amacıyla değil ikame etmek üzere inşa edildiği
fikrini akla getiriyor. Şehrin en görkemli kısımlarından birisi de
ahırlardan açılan kısa koridorlar vasıtasıyla ulaşılan kilise.