TROYA MİTOLOJİSİ
Troya şehrinin kurulmasıyla ilgili
mitosta, Troaslı İlios günün birinde Frigya Kralı'nın düzenlediği bir
yarışmaya katılarak birinci olur. Kazandığı ödüller içinde kara benekli
bir inek de vardır. Biliciler İlios'a ineği izlemesini ve kentini
ineğin durduğu yerde kurmasını söylerler. İnek gidip gidip Karamenderes
(Skamondros) ile Dümrek (Smois) ırmaklarının arasında denize yakın bir
yerde durur. Kurulan şehre önce İlios, sonra kurucunun atalarında
Tros'un anısına Troya adı verilir. Bir süre sonra Zeus kente Pallas
Athena heykeli indirecek, İlios da heykelin indiği yere Athena
tapınağını yapacaktır. İlios soyu çoğalarak Priamos'a kadar gelir.
Homeros'un
İlyada'sında geçen şu çok ünlü savaşın hikayesi ise kısaca şöyle ortaya
çıkmıştır; Tanrı Zeus'un bir kuğu şekline girerek Leda'dan peydah
ettiği Helena evlenecek yaşa gelince Akhaların önde gelenleri
Tündareos'un sarayına giderler. Burada Tündareos ya da Helena'nın
seçimiyle, Menelaos Helena'nın kocası olur. Daha sonra Tündareos ölünce
Sparta Krallığı Menelaos'a kalmıştır.
Efsaneye göre,
savaşın nedeni ise Iolkos Kralı Pelans ile Thetis'in düğünlerine davet
edilmeyen kavga tanrıçası Eris'in, sinirlenip bir oyun düzenlemesi ve
Hera, Afrodit ve Athena'nın oturduğu ziyafet sofrasına, üzerinde 'en
güzele' yazılı bir elma atmasıyla başlar. Elmanın kimin olduğu üzerine
3 güzel tartışmaya başlarlar ve Zeus'tan bu sorunu çözmesini isterler.
Zeus işin içinden çıkamayınca, çareyi dağlarda çobanlık yapan ve yalnız
yaşayan Paris'i rehber ilan etmekte bulur. Güzellerden her biri
kendisini seçmesi için Paris'e bir şey vadederler. Paris Afrodit'e
kanar ve dünyanın en güzel kadınını elde etmek için Afrodit'i
yarışmanın birincisi seçer. Paris, Afrodit'in yardımıyla Sparta'ya
gider, Helen'i kaçırır, prensi olduğu Troya şehrine geri döner. Bunun
üzerine Sparta Kralı Menelaos, Akha ordularını toplayarak Troya'ya
savaş açar. Böylece 10 yıl sürecek Troya savaşı başlamış olur.
Troya,
Kazdağı'nın eteğinde, Skomondros(K. Menderes) ile Simoeis(dümreli)
çaylarının sınırladıkları ve bir yanı Ege denizine, bir yanı boğaza
bakan üçgen biçimli, ova egemen yüksekçe bir yerde kurulmuş,
Schilemann, Dorgfeld ve Blegen tarafından kazılımıştır. 1871'de
Schilemann, Priamos'un hazinesini bulma umuduyla işe başlamıştır.
1882'de Schilemann, W.Dorpfeld ile birlikte çalışmış ve Dorpfeld burada
9 yapı katı saptamıştır. 1932-1938 arası Carl.W.Blegen başkanlığında
yapılan kazılar sonucunda Dorpfeld'in 9 kültür katı, 30'a yakın
yerleşme katına bölünmüştür. Troya şu anda Monfred Korfmann tarafından
kazılmaktadır.
TROYA 1 (MÖ 3000-2500)
Troya
1'in en gelişmiş evresi 1y'de kentin çapı 90 metreydi. Toya 1'in ana
girişi güney tarafta ve duvarı çok iyi korunmuş durumdadır. İki kule
ile savunulan kent kapısı 2.97 metre enindeydi. 3 metre kadar
genişlikte dar bir koridor şeklinde bu girişin iki yanında üçgen
şeklinde yapılmış olan savunma kulelerinin de doğu yönündekinin alt
kısmı ve bitişindeki sur kalıntıları görülebilir. Yüksekliği 3.5
metreye yakın olan kule kalıntısının tabanının irü taşlardan oluştuğu,
duvarlarının da yukarıya doğru çıktıkça küçülen taşlardan örüldügünü
görmekteyiz. Troya 1'e ait en sağlam kalıntı megaron tarzı bir
evdir(1b). Onun altındaki yapı ise 1a katmanına aittir. Yine megaron
tarzı evin dıştan ölcüsü 18,75*7 metre, duvar örtüsü balık sırtı
şeklindedir. Büyük odasında biri tam ortada, diğeri doğu duvara yakın
olmak üzere 2 ocak bulunmuştur. Sadece birinci ocak görülebilir
durumdadır. Aynı odada kuzey ve doğu duvara doğru dayanan ve günümüzde
izleri belli olmayan platform, 2 metre uzunluğunda, 90 cm genişliğinde
ve ve 30 cm yüksekliğindeydi. Bu megaron yapısı bugüne değin bilinen en
eski örnekti. Güneyinde pek belirgin olmayan 5 paralel duvar
kalıntısının da megaron tipi yapı olma olasılığı vardır. 1987 yılında
Troya 1 evresine ait duvarların hemen hepsi temizlenmiştir. Schilemann
yarmasındaki yapılar Troya 1 evresine aittir ve MÖ 3000-2800'lere
tarihlenmektedir. Troya 1 büyük bir tahriple son bulmuştur.
TROYA 2 (MÖ 2500-2200)
Troya
2'nin çapı 110 metreyi geçmekte ve 7 yapı katından oluşmaktaydı. Troya
1 bir yangınla son bulmasına rağmen Troya 2'de gelişmeler görülür.
Fakat kültür değişikliği yoktur. Eski dünyanın batısında, bir plan
sistemi gösteren ilk kent olma özelliğini taşır. Anıtsal ölçüde
megaronların yanyana bir cephe oluşturacak biçimde sıralanmaları ve bu
yapı kompleksine propilonla girilmesi sistemi, 700 yıl sonraki Tiryns
akropolünde görülmektedir.
En geç evresi olan 2g yapı
katında yerleşmenin orta noktasında yer alan, megaron tipi plana göre
inşaa edilen yapının krala ait olabileceği, değilse bile bir bir
toplantı yeri olabileceği tahmin edilmektedir. Bu yapı evresindeki
planların megaron tipinin türevleri oldukları görülmektedir. Konutların
büyüklükleri arasındaki farklılıklar ise Troya 2g yerleşmesinde yaşayan
toplumda belirli bir sosyal farklılaşmanın olduğunun kanıtıdır.
Troya
2, üç ana evresiyle tanmlanmaktadır.(2a, 2b, 2c-g) Bunların herbirinin
yeni bir sur duvarı vardır. 2a'dan FL ve FN olarak gösterilen, üstleri
açık ve koridorlu 2 geçit kalmıştır. Bunlar 2b'nin duvarlarına
uydurulmuş ve kullanılmaya devam edilmiştir. FM (c5-6) ve FO(f-g6-7)
kapıları ana girişlerdir. Büyük megaronun ( )olarak gösterilen çoğu
yeri Schilemann'ın kuzey-güney açması sırasında tahrip olmuştur.
Troya
2 büyük kent kapısı güney surunun(FN) ortasında idi. Güneybatı
kapısının (FM gc) kalıntıları ve taş döşemeli 21x7,5 metre
boyutlarındaki rampası iyi korunmuştur. Bu rampa, girişi 5,25 metre
uzunluğunda ve 2 kanatlı bir kapısı olan, FM propilonuna çıkıyordu.
Megaron planlı (FM) propilonu 2c-g evrelerine aitti. FN kapısı 2c'nin
ana girişiydi. Son evreye ait olan giriş, FN ile gösterilen büyük
propilondu ve megaron biçimindeydi. Buradan 2c-g (2200-2100) yıllarında
yapılan açık bir alana giriliyordu. Çakıl döşeli bir avlu içindeki alan
2a ve 2b'nin kent duvarlarının üstü düzeltilerek yapılmıştı.
Büyük
megaron (2a), 2c yapı katına aitti. 1989 kazılarında yapının yangın
geçirmiş doğu duvarı ortaya çıkarılmıştı. Yapı tepenin en yüksek
noktasında ve çevreye çok hakim bir konumdaydı. Bir kısmı Schilemann'ın
kuzey-güney açması ile tahribe uğramışsa da planı saptanmıştır.
Dorpfeld'in saptadığı 2h, 2r, 2f megaronlarının da kral ailesine ait
olmsası muhtemeldir. 2d yapısı ise depo niteliğindedir.
Schilemann
tarafından 1871-90 yılları arasında yapılan çalışmalarda Troya 2 yapı
katmanları arasında ele geçirilen hazine buluntusu çok gelişmiş bir
metal işçiliğinin örneği ve gelişmiş bir dış ticaretin göstergesidir.
Schilemann, Priamos'un diye nitelediği hazineyi Troya 2'nin rampalı
kapısının batı duvarı dibinde bulmuştur. Bu evrenin çanak çömleği de
karakteristiktir. Kazılarda Troya 2'ye ait buluntuların çoğunun 1 metre
kalınlığında bir yangın molozunun atından çıkması, bu kentin ani bir
istilaya uğradığının bir göstergesidir. Bu nedenle Schilemann burayı
Homeros'un İlyada'sında geçen Troya olarak nitelendirmiştir. Aynı
dönemde Batı Anadolu ve Kıta Yunanistan'ındaki çeşitli yerleşimlerdeki
benzer yıkımlar ve izleyen dönemde bu kentlerin kültür yaşamında
görülen uzun süreli durgunlukların MÖ 2000 yıllarının başlarında Orta
Avrupa'dan gelen Hint-Avrupa kökenli göçlerden olduğu sanılmaktadır.
Troya 2'yi dışardan gelen göçmen toplulukların yıktığı ve buraya
yerleşmeden yollarına devam ettikleri sonucuna varılmıştır.
TROYA 3 (MÖ 2200-2050)
Hisarlık
höyüğündeki 3. Erken Tunç Çağı yerleşmesinde yaşam şeklinin pek
değişmediği görülmektedir. Bu dönemde 4 yapı evresi saptanmış ve
höyüğün 3 metre daha yükseldiği anlaşılmıştır.
Evlerin
döşemelerinin daha önceki gibi sıkıştırlmış kil ya da toprakla
kaplandığı, duvarların da aynı şekilde örüldüğü biliniyor olsa bile bu
dönemde bağımsız konutlara rastlanmamaktadır. Bitişik yapılan evlerin
arasında kalan sokaklar oldukça dardır. Daha önceki dönemden farklı
olarak, kent surlarının tamamen taştan yapıldığı ve hatıllarla
güçlendirilmiş kerpiçlerin kullanılmadığı görülmektedir. Son yapılan
kazılarda Troya 4'ün altındaki tabakalarda bir sınır ya da teras duvarı
ortaya açığa çıkarılmıştır ve bunun Troya 2'nin sonu olabileceği
düşünülmektedir. Ayrıca, kuzeye doğru, üzerinde beyaza boyanmış
kerpiçlerin olduğu, bir yapıya ait taş temel bulunmuştur. Bu dönemde
pişmiş kap üretiminde ve dokumacılıkta eskiden beri bilinen gelenekler
sürdürülmüştür.
TROYA 4 (MÖ 2050-1900)
Beş
ayrı yapım evresinin izlendiği bu kat Erken Tunç çağının son
yerleşmesidir. Kazılarda ele geçen eşyalardan Kıta Yunanistan'ı, Ege
adaları ve Orta Anadolu'yla ilişkilerin yoğunlaştığı anlaşılmaktadır.
Bitişik yapılmış, kil döşemeli taş temel üzerine kerpiçten oluşturulmuş
duvarları olan evlere ve ilk kez avlularda yer alan kubbeli fırınlara
rastlanmıştır.
Troya 4 evresine ait, üstüste 6 yangın
evresinin olduğunu bilmekteyiz.Doğu profilinde bunu açıkça görmek
olasıdır.Bütün bu tabakaları 4.evreye tarihlememizin nedeni, binaların
aynı yapım planlarını izlemiş olmasıdır.Bitişik yapılmış olan bu
evlerin hepsinde, girişin sağ ya da solunda mutlaka oval fırın
vardır.Binalar ve tabanlar inanılmaz derecede güneye doğru eğim
yapmışlardır.Bu nedenle, höyüğün kenarında olan bu önemli buluntuları
saptamak mümkün olmuştur. Böylece Troya 4'ün mimari planı açık bir
şekilde gözönündedir. En alttaki yanık tabakada, bir oda içinde yabani
hayvan kemiklerine rastlanması, bunların o dönemde sürekli meydana
gelen yangınlardan kaynaklandığını düşündürebilir.
TROYA 5 (İ.Ö. 1900-1800)
6
yapım evresinin saptandığı iki metre kalınlığa sahip bu yerleşme
katmanında Batı Anadolu'da, Erken Tunç Çağı'ndan Orta Tunç Çağı'na
geçiş dönemine rastlanmıştır. Bu dönemde Ege dünyasıyla süregelen
ilişkilere Kıbrıs'la başlayan ilişkilerin eklendiği sanılmaktadır.
Surların
alt kısımları işlenmemiş taşlardan ve üst kısımları kerpiçten
yapılmıştır. Evlerin planlanmış döneme göre daha düzenli olduğu,
dikdörtgen bir alanın üç tarafına küçük odaların yapıldığı, odaların
köşelerinde kilden yapılmış oturma veya yatak sekilerinin olduğu,
kubbeli ocakların veya arı kovanı şeklindeki fırınların kullanıldığı
anlaşılmaktadır. Evlerden birinin döşemesinin altında hocker tarzında
(insanın ana karnındaki duruşu) gömülmüş yeni doğmuş bir bebenin
iskeletine ait kemik kalıntıları bulunmuştur.
TROYA 6 (İ.Ö. 1800-1275)
Troya
6, 300.000 m2 bir alana yayılmıştır. Sekiz yapı katından oluşan 6'ncı
yerleşme üç ana evre gösterir. En parlak devir Troya 6(f-e)
evreleridir. Kazılarda elegeçen buluntular, tamamıyla yeni plan ve
yapılar, Troya 6'nın o döneme kadarki yaşayanlarından başka insanlarla
ilişkisi olmuş olabileceğini akla getirmektedir.
Sur
duvarı, birbirine beş kapıyla bağlanan altı bölümden oluşur. Surun en
görkemli bölümü 6g evresine giren bir kuledir ve uzunluğu 18, genişliği
8 metredir. Kulenin ortasında keskin köşeli bir sarnıç ve onun içinde
sekiz metre derinlikte kayaya oyulmuş bir kuyu vardır. Bu kuyudan
kuşatma sırasında yararlanılıyordu. Uzunluğu 41.5, genişliği 4.5 m.
olup yüksekliği 4 m'yi geçen duvar boyunca dört dikey çıkıntıya
rastlanır. Fakat bu duvar yüksek bir Roma dönemi duvarıyla
kapanmaktadır. (6 r - 6 s)
Buleteryon ve Schliemann'ın
kuzey-güney açması ile tahrip edilen duvarın doğu bölümü iyi
durumdadır. 6 h kulesi tarafından tahrip edilen sur günümüzde
etkileyici bir durumdadır. Bu duvarlar konglomera taş bloklar ile
dörtgen kesilip dış yüzeyleri düşmanın tırmanmasını engelleyecek
şekilde yontulduktan sonra harç kullanmadan içe doğru eğimli bir
şekilde birleştirilmiştir. Her on metrede dişler yaparak kenti
çevrelemektedir.
Troya 6'da kulelerin kullanılması bu
dönemde şehrin güçlü olduğunu gösterir. Girişin koridor şeklinde olması
kente buradan girebilecek düşmanların iki ateş arasında kalmasını
sağlamak içindir.
Troya 6 yerleşmesinin sarayları ve
diğer önemli yapıları, tepenin üzerinde yeralıyordu. Ancak Hellenistik
dönemde Athena Tapınağı'nın inşasında bu yapıların bir kısmı tahrip
olmuştur.
Akropolün güneybatısından (6 t) girerek
hafif yokuş yukarı ana cadde izlenirse solda Direkli Ev olarak
nitelendirilen yapıya gelinir. Troya 6 ve Troya 7a'da kullanıldığı
düşünülmektedir. 26x12 m. boyutlarındadır. Yapıyı destekleyen
direklerden biri belirgindir. Yapının güney duvarı daha kalın
örülmüştür. Arka tarafta hafif bir genişleme gösteren yapı megaron
tarzında farklılık gösterir. Direkli evin kuzeydoğusunda 630 no.lu ev
görülür. İÖ 1700'e tarihlenen evin duvarları küçük taşlardan meydana
gelir.
6 g'nin kuzey bitişinde megaron tarzı evlere
rastlanmıştır. Bu odaların çoğundan kent nüfusunun bu dönemde birden
arttığı, duvarlarının zayıf mimarisinden aceleyle yapıldıkları
anlaşılmaktadır. Kazılarda bu odalarda erzak küplerinin çok sayıda
bulunması kiler niteliğinde olabileceğini göstermektedir. Evlerin ortak
özelliklerinden biri dışa, surlara bakan duvarlarının daha kalın ve
özenli yapılmış olmasıdır. 6 c evinin bir kısmı Schilemann tarafından
tahrip edilmiştir. 6 f yapısı farklı karakter göstrir. Duvarlar geniş
ve büyük kesme taşlarla örülmüş olup dışta dişler yaparak bölümlere
ayrılmıştır. 6 a yapısı 19,18x12,30m boyutlarında bir yapıdır. Troya
6'nın megaron planını normal olarak gösteren yapılardandır.
Troya
6'nın önemli bir yapısı Antalı Ev -6 t- girişinin doğusunda bulunur.
Üzerine gelen bulevteryon tarafından büyük ölçüde tahribe uğramıştır.
Eve Anta adını veren taş halen yerindedir.
Akropol
evlerinin birçoğu trapezoidaldir. Bu türdeki evlerin dar yüzleri kente,
geniş yüzleri ise surlara bakmaktadır. Böylece trapezodial evler
kuzeyden güneye doğru genişleyen ve yelpaze gibi açılan akropol planına
uymaktadır. Homros'un İlyada'sında bahsettiği Priamos'un İlyon kenti,
Troya 6h'dir. İlyada'da anlatılan ve 10 senelik savaş sonucu ele
geçirilen kent burası idi. Odesya'da anlatılan İlyon tahribi ise 7a
katında olmuştur.
Troya şehrinin kurulmasıyla ilgili
mitosta, Troaslı İlios günün birinde Frigya Kralı'nın düzenlediği bir
yarışmaya katılarak birinci olur. Kazandığı ödüller içinde kara benekli
bir inek de vardır. Biliciler İlios'a ineği izlemesini ve kentini
ineğin durduğu yerde kurmasını söylerler. İnek gidip gidip Karamenderes
(Skamondros) ile Dümrek (Smois) ırmaklarının arasında denize yakın bir
yerde durur. Kurulan şehre önce İlios, sonra kurucunun atalarında
Tros'un anısına Troya adı verilir. Bir süre sonra Zeus kente Pallas
Athena heykeli indirecek, İlios da heykelin indiği yere Athena
tapınağını yapacaktır. İlios soyu çoğalarak Priamos'a kadar gelir.
Homeros'un
İlyada'sında geçen şu çok ünlü savaşın hikayesi ise kısaca şöyle ortaya
çıkmıştır; Tanrı Zeus'un bir kuğu şekline girerek Leda'dan peydah
ettiği Helena evlenecek yaşa gelince Akhaların önde gelenleri
Tündareos'un sarayına giderler. Burada Tündareos ya da Helena'nın
seçimiyle, Menelaos Helena'nın kocası olur. Daha sonra Tündareos ölünce
Sparta Krallığı Menelaos'a kalmıştır.
Efsaneye göre,
savaşın nedeni ise Iolkos Kralı Pelans ile Thetis'in düğünlerine davet
edilmeyen kavga tanrıçası Eris'in, sinirlenip bir oyun düzenlemesi ve
Hera, Afrodit ve Athena'nın oturduğu ziyafet sofrasına, üzerinde 'en
güzele' yazılı bir elma atmasıyla başlar. Elmanın kimin olduğu üzerine
3 güzel tartışmaya başlarlar ve Zeus'tan bu sorunu çözmesini isterler.
Zeus işin içinden çıkamayınca, çareyi dağlarda çobanlık yapan ve yalnız
yaşayan Paris'i rehber ilan etmekte bulur. Güzellerden her biri
kendisini seçmesi için Paris'e bir şey vadederler. Paris Afrodit'e
kanar ve dünyanın en güzel kadınını elde etmek için Afrodit'i
yarışmanın birincisi seçer. Paris, Afrodit'in yardımıyla Sparta'ya
gider, Helen'i kaçırır, prensi olduğu Troya şehrine geri döner. Bunun
üzerine Sparta Kralı Menelaos, Akha ordularını toplayarak Troya'ya
savaş açar. Böylece 10 yıl sürecek Troya savaşı başlamış olur.
Troya,
Kazdağı'nın eteğinde, Skomondros(K. Menderes) ile Simoeis(dümreli)
çaylarının sınırladıkları ve bir yanı Ege denizine, bir yanı boğaza
bakan üçgen biçimli, ova egemen yüksekçe bir yerde kurulmuş,
Schilemann, Dorgfeld ve Blegen tarafından kazılımıştır. 1871'de
Schilemann, Priamos'un hazinesini bulma umuduyla işe başlamıştır.
1882'de Schilemann, W.Dorpfeld ile birlikte çalışmış ve Dorpfeld burada
9 yapı katı saptamıştır. 1932-1938 arası Carl.W.Blegen başkanlığında
yapılan kazılar sonucunda Dorpfeld'in 9 kültür katı, 30'a yakın
yerleşme katına bölünmüştür. Troya şu anda Monfred Korfmann tarafından
kazılmaktadır.
TROYA 1 (MÖ 3000-2500)
Troya
1'in en gelişmiş evresi 1y'de kentin çapı 90 metreydi. Toya 1'in ana
girişi güney tarafta ve duvarı çok iyi korunmuş durumdadır. İki kule
ile savunulan kent kapısı 2.97 metre enindeydi. 3 metre kadar
genişlikte dar bir koridor şeklinde bu girişin iki yanında üçgen
şeklinde yapılmış olan savunma kulelerinin de doğu yönündekinin alt
kısmı ve bitişindeki sur kalıntıları görülebilir. Yüksekliği 3.5
metreye yakın olan kule kalıntısının tabanının irü taşlardan oluştuğu,
duvarlarının da yukarıya doğru çıktıkça küçülen taşlardan örüldügünü
görmekteyiz. Troya 1'e ait en sağlam kalıntı megaron tarzı bir
evdir(1b). Onun altındaki yapı ise 1a katmanına aittir. Yine megaron
tarzı evin dıştan ölcüsü 18,75*7 metre, duvar örtüsü balık sırtı
şeklindedir. Büyük odasında biri tam ortada, diğeri doğu duvara yakın
olmak üzere 2 ocak bulunmuştur. Sadece birinci ocak görülebilir
durumdadır. Aynı odada kuzey ve doğu duvara doğru dayanan ve günümüzde
izleri belli olmayan platform, 2 metre uzunluğunda, 90 cm genişliğinde
ve ve 30 cm yüksekliğindeydi. Bu megaron yapısı bugüne değin bilinen en
eski örnekti. Güneyinde pek belirgin olmayan 5 paralel duvar
kalıntısının da megaron tipi yapı olma olasılığı vardır. 1987 yılında
Troya 1 evresine ait duvarların hemen hepsi temizlenmiştir. Schilemann
yarmasındaki yapılar Troya 1 evresine aittir ve MÖ 3000-2800'lere
tarihlenmektedir. Troya 1 büyük bir tahriple son bulmuştur.
TROYA 2 (MÖ 2500-2200)
Troya
2'nin çapı 110 metreyi geçmekte ve 7 yapı katından oluşmaktaydı. Troya
1 bir yangınla son bulmasına rağmen Troya 2'de gelişmeler görülür.
Fakat kültür değişikliği yoktur. Eski dünyanın batısında, bir plan
sistemi gösteren ilk kent olma özelliğini taşır. Anıtsal ölçüde
megaronların yanyana bir cephe oluşturacak biçimde sıralanmaları ve bu
yapı kompleksine propilonla girilmesi sistemi, 700 yıl sonraki Tiryns
akropolünde görülmektedir.
En geç evresi olan 2g yapı
katında yerleşmenin orta noktasında yer alan, megaron tipi plana göre
inşaa edilen yapının krala ait olabileceği, değilse bile bir bir
toplantı yeri olabileceği tahmin edilmektedir. Bu yapı evresindeki
planların megaron tipinin türevleri oldukları görülmektedir. Konutların
büyüklükleri arasındaki farklılıklar ise Troya 2g yerleşmesinde yaşayan
toplumda belirli bir sosyal farklılaşmanın olduğunun kanıtıdır.
Troya
2, üç ana evresiyle tanmlanmaktadır.(2a, 2b, 2c-g) Bunların herbirinin
yeni bir sur duvarı vardır. 2a'dan FL ve FN olarak gösterilen, üstleri
açık ve koridorlu 2 geçit kalmıştır. Bunlar 2b'nin duvarlarına
uydurulmuş ve kullanılmaya devam edilmiştir. FM (c5-6) ve FO(f-g6-7)
kapıları ana girişlerdir. Büyük megaronun ( )olarak gösterilen çoğu
yeri Schilemann'ın kuzey-güney açması sırasında tahrip olmuştur.
Troya
2 büyük kent kapısı güney surunun(FN) ortasında idi. Güneybatı
kapısının (FM gc) kalıntıları ve taş döşemeli 21x7,5 metre
boyutlarındaki rampası iyi korunmuştur. Bu rampa, girişi 5,25 metre
uzunluğunda ve 2 kanatlı bir kapısı olan, FM propilonuna çıkıyordu.
Megaron planlı (FM) propilonu 2c-g evrelerine aitti. FN kapısı 2c'nin
ana girişiydi. Son evreye ait olan giriş, FN ile gösterilen büyük
propilondu ve megaron biçimindeydi. Buradan 2c-g (2200-2100) yıllarında
yapılan açık bir alana giriliyordu. Çakıl döşeli bir avlu içindeki alan
2a ve 2b'nin kent duvarlarının üstü düzeltilerek yapılmıştı.
Büyük
megaron (2a), 2c yapı katına aitti. 1989 kazılarında yapının yangın
geçirmiş doğu duvarı ortaya çıkarılmıştı. Yapı tepenin en yüksek
noktasında ve çevreye çok hakim bir konumdaydı. Bir kısmı Schilemann'ın
kuzey-güney açması ile tahribe uğramışsa da planı saptanmıştır.
Dorpfeld'in saptadığı 2h, 2r, 2f megaronlarının da kral ailesine ait
olmsası muhtemeldir. 2d yapısı ise depo niteliğindedir.
Schilemann
tarafından 1871-90 yılları arasında yapılan çalışmalarda Troya 2 yapı
katmanları arasında ele geçirilen hazine buluntusu çok gelişmiş bir
metal işçiliğinin örneği ve gelişmiş bir dış ticaretin göstergesidir.
Schilemann, Priamos'un diye nitelediği hazineyi Troya 2'nin rampalı
kapısının batı duvarı dibinde bulmuştur. Bu evrenin çanak çömleği de
karakteristiktir. Kazılarda Troya 2'ye ait buluntuların çoğunun 1 metre
kalınlığında bir yangın molozunun atından çıkması, bu kentin ani bir
istilaya uğradığının bir göstergesidir. Bu nedenle Schilemann burayı
Homeros'un İlyada'sında geçen Troya olarak nitelendirmiştir. Aynı
dönemde Batı Anadolu ve Kıta Yunanistan'ındaki çeşitli yerleşimlerdeki
benzer yıkımlar ve izleyen dönemde bu kentlerin kültür yaşamında
görülen uzun süreli durgunlukların MÖ 2000 yıllarının başlarında Orta
Avrupa'dan gelen Hint-Avrupa kökenli göçlerden olduğu sanılmaktadır.
Troya 2'yi dışardan gelen göçmen toplulukların yıktığı ve buraya
yerleşmeden yollarına devam ettikleri sonucuna varılmıştır.
TROYA 3 (MÖ 2200-2050)
Hisarlık
höyüğündeki 3. Erken Tunç Çağı yerleşmesinde yaşam şeklinin pek
değişmediği görülmektedir. Bu dönemde 4 yapı evresi saptanmış ve
höyüğün 3 metre daha yükseldiği anlaşılmıştır.
Evlerin
döşemelerinin daha önceki gibi sıkıştırlmış kil ya da toprakla
kaplandığı, duvarların da aynı şekilde örüldüğü biliniyor olsa bile bu
dönemde bağımsız konutlara rastlanmamaktadır. Bitişik yapılan evlerin
arasında kalan sokaklar oldukça dardır. Daha önceki dönemden farklı
olarak, kent surlarının tamamen taştan yapıldığı ve hatıllarla
güçlendirilmiş kerpiçlerin kullanılmadığı görülmektedir. Son yapılan
kazılarda Troya 4'ün altındaki tabakalarda bir sınır ya da teras duvarı
ortaya açığa çıkarılmıştır ve bunun Troya 2'nin sonu olabileceği
düşünülmektedir. Ayrıca, kuzeye doğru, üzerinde beyaza boyanmış
kerpiçlerin olduğu, bir yapıya ait taş temel bulunmuştur. Bu dönemde
pişmiş kap üretiminde ve dokumacılıkta eskiden beri bilinen gelenekler
sürdürülmüştür.
TROYA 4 (MÖ 2050-1900)
Beş
ayrı yapım evresinin izlendiği bu kat Erken Tunç çağının son
yerleşmesidir. Kazılarda ele geçen eşyalardan Kıta Yunanistan'ı, Ege
adaları ve Orta Anadolu'yla ilişkilerin yoğunlaştığı anlaşılmaktadır.
Bitişik yapılmış, kil döşemeli taş temel üzerine kerpiçten oluşturulmuş
duvarları olan evlere ve ilk kez avlularda yer alan kubbeli fırınlara
rastlanmıştır.
Troya 4 evresine ait, üstüste 6 yangın
evresinin olduğunu bilmekteyiz.Doğu profilinde bunu açıkça görmek
olasıdır.Bütün bu tabakaları 4.evreye tarihlememizin nedeni, binaların
aynı yapım planlarını izlemiş olmasıdır.Bitişik yapılmış olan bu
evlerin hepsinde, girişin sağ ya da solunda mutlaka oval fırın
vardır.Binalar ve tabanlar inanılmaz derecede güneye doğru eğim
yapmışlardır.Bu nedenle, höyüğün kenarında olan bu önemli buluntuları
saptamak mümkün olmuştur. Böylece Troya 4'ün mimari planı açık bir
şekilde gözönündedir. En alttaki yanık tabakada, bir oda içinde yabani
hayvan kemiklerine rastlanması, bunların o dönemde sürekli meydana
gelen yangınlardan kaynaklandığını düşündürebilir.
TROYA 5 (İ.Ö. 1900-1800)
6
yapım evresinin saptandığı iki metre kalınlığa sahip bu yerleşme
katmanında Batı Anadolu'da, Erken Tunç Çağı'ndan Orta Tunç Çağı'na
geçiş dönemine rastlanmıştır. Bu dönemde Ege dünyasıyla süregelen
ilişkilere Kıbrıs'la başlayan ilişkilerin eklendiği sanılmaktadır.
Surların
alt kısımları işlenmemiş taşlardan ve üst kısımları kerpiçten
yapılmıştır. Evlerin planlanmış döneme göre daha düzenli olduğu,
dikdörtgen bir alanın üç tarafına küçük odaların yapıldığı, odaların
köşelerinde kilden yapılmış oturma veya yatak sekilerinin olduğu,
kubbeli ocakların veya arı kovanı şeklindeki fırınların kullanıldığı
anlaşılmaktadır. Evlerden birinin döşemesinin altında hocker tarzında
(insanın ana karnındaki duruşu) gömülmüş yeni doğmuş bir bebenin
iskeletine ait kemik kalıntıları bulunmuştur.
TROYA 6 (İ.Ö. 1800-1275)
Troya
6, 300.000 m2 bir alana yayılmıştır. Sekiz yapı katından oluşan 6'ncı
yerleşme üç ana evre gösterir. En parlak devir Troya 6(f-e)
evreleridir. Kazılarda elegeçen buluntular, tamamıyla yeni plan ve
yapılar, Troya 6'nın o döneme kadarki yaşayanlarından başka insanlarla
ilişkisi olmuş olabileceğini akla getirmektedir.
Sur
duvarı, birbirine beş kapıyla bağlanan altı bölümden oluşur. Surun en
görkemli bölümü 6g evresine giren bir kuledir ve uzunluğu 18, genişliği
8 metredir. Kulenin ortasında keskin köşeli bir sarnıç ve onun içinde
sekiz metre derinlikte kayaya oyulmuş bir kuyu vardır. Bu kuyudan
kuşatma sırasında yararlanılıyordu. Uzunluğu 41.5, genişliği 4.5 m.
olup yüksekliği 4 m'yi geçen duvar boyunca dört dikey çıkıntıya
rastlanır. Fakat bu duvar yüksek bir Roma dönemi duvarıyla
kapanmaktadır. (6 r - 6 s)
Buleteryon ve Schliemann'ın
kuzey-güney açması ile tahrip edilen duvarın doğu bölümü iyi
durumdadır. 6 h kulesi tarafından tahrip edilen sur günümüzde
etkileyici bir durumdadır. Bu duvarlar konglomera taş bloklar ile
dörtgen kesilip dış yüzeyleri düşmanın tırmanmasını engelleyecek
şekilde yontulduktan sonra harç kullanmadan içe doğru eğimli bir
şekilde birleştirilmiştir. Her on metrede dişler yaparak kenti
çevrelemektedir.
Troya 6'da kulelerin kullanılması bu
dönemde şehrin güçlü olduğunu gösterir. Girişin koridor şeklinde olması
kente buradan girebilecek düşmanların iki ateş arasında kalmasını
sağlamak içindir.
Troya 6 yerleşmesinin sarayları ve
diğer önemli yapıları, tepenin üzerinde yeralıyordu. Ancak Hellenistik
dönemde Athena Tapınağı'nın inşasında bu yapıların bir kısmı tahrip
olmuştur.
Akropolün güneybatısından (6 t) girerek
hafif yokuş yukarı ana cadde izlenirse solda Direkli Ev olarak
nitelendirilen yapıya gelinir. Troya 6 ve Troya 7a'da kullanıldığı
düşünülmektedir. 26x12 m. boyutlarındadır. Yapıyı destekleyen
direklerden biri belirgindir. Yapının güney duvarı daha kalın
örülmüştür. Arka tarafta hafif bir genişleme gösteren yapı megaron
tarzında farklılık gösterir. Direkli evin kuzeydoğusunda 630 no.lu ev
görülür. İÖ 1700'e tarihlenen evin duvarları küçük taşlardan meydana
gelir.
6 g'nin kuzey bitişinde megaron tarzı evlere
rastlanmıştır. Bu odaların çoğundan kent nüfusunun bu dönemde birden
arttığı, duvarlarının zayıf mimarisinden aceleyle yapıldıkları
anlaşılmaktadır. Kazılarda bu odalarda erzak küplerinin çok sayıda
bulunması kiler niteliğinde olabileceğini göstermektedir. Evlerin ortak
özelliklerinden biri dışa, surlara bakan duvarlarının daha kalın ve
özenli yapılmış olmasıdır. 6 c evinin bir kısmı Schilemann tarafından
tahrip edilmiştir. 6 f yapısı farklı karakter göstrir. Duvarlar geniş
ve büyük kesme taşlarla örülmüş olup dışta dişler yaparak bölümlere
ayrılmıştır. 6 a yapısı 19,18x12,30m boyutlarında bir yapıdır. Troya
6'nın megaron planını normal olarak gösteren yapılardandır.
Troya
6'nın önemli bir yapısı Antalı Ev -6 t- girişinin doğusunda bulunur.
Üzerine gelen bulevteryon tarafından büyük ölçüde tahribe uğramıştır.
Eve Anta adını veren taş halen yerindedir.
Akropol
evlerinin birçoğu trapezoidaldir. Bu türdeki evlerin dar yüzleri kente,
geniş yüzleri ise surlara bakmaktadır. Böylece trapezodial evler
kuzeyden güneye doğru genişleyen ve yelpaze gibi açılan akropol planına
uymaktadır. Homros'un İlyada'sında bahsettiği Priamos'un İlyon kenti,
Troya 6h'dir. İlyada'da anlatılan ve 10 senelik savaş sonucu ele
geçirilen kent burası idi. Odesya'da anlatılan İlyon tahribi ise 7a
katında olmuştur.