fan-sitem

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
fan-sitem

    masal kent atlantis troya da mi?

    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 460
    rep :
    masal kent atlantis troya da mi? Left_bar_bleue999 / 100999 / 100masal kent atlantis troya da mi? Right_bar_bleue

    Kayıt tarihi : 29/11/08

    masal kent atlantis troya da mi? Empty masal kent atlantis troya da mi?

    Mesaj tarafından Admin Çarş. Ara. 10, 2008 3:12 pm

    Masal kent Atlantis Troya'da mı?

    Eski uygarlıkların yüksek
    mühendislik bilgileri ile su bentleri, yapay limanlar, altın döşemeli
    saraylar inşa ettirdiklerinin ortaya çıkması, masal ülke Atlantis'in
    efsane değil gerçek olabileceği düşüncesine ağırlık kazandırdı.

    Almanya
    Yerbilimleri ve Maden Enstitüsü BGR'nin jeofizikçiler, mineraloglar,
    madencilik uzmanlarından oluşan araştırmacıları çok değişik bir yeraltı
    zenginliğini ortaya çıkartmak için çalışıyorlar. "Paleolitik bir
    bölgenin rekonstruksiyonu" adını taşıyan projede Klaus Peter Sengpiel
    yönetimindeki bilim adamları Atlantis kıtasının sırrını çözmeye
    çalışacaklar ve hedefleri kesin olarak belli: Türkiye'nin
    kuzeybatısında, " Çanakkalenin batısında ".

    Bu proje
    jeoarkeolog Eberhard Zangger 'in 1992 yılında ortaya attığı
    "Troya=Atlantis" fikrine dayanıyor. Bu denklem arkeoloji dünyasında
    büyük tartışmalara yol açmıştı, birçok uzman bunu bir saçmalık olarak
    değerlendirirken, bir kısmı da "dahice bir hipotez" olarak görmüştü.
    BGR şimdi Zangger'in bu savını teknolojinin yardımıyla araştırmaya
    çalışacak.

    Enstitünün elinde, derin sondajlarda kullanılan
    manyetometre ve gama ışını detektörlerinin yanı sıra en modern ölçüm
    teknolojisiyle donatılmış özel bir helikopter bulunuyor. Keşiflerde
    helikoptere 50 metre uzunluğunda çelik bir halatla torpido şeklinde
    elektromanyetik bir indüksiyon aleti bağlanıyor.

    Bu alet 150
    metre derinliğe kadar tüm yer katmanlarını kesin olarak tespit
    edebiliyor. Bu yüksek teknoloji donanımı artık Atlantis araştırmasının
    hizmetinde ve Troya'nın bulunduğu Hisarlık Tepesi nin çevresindeki 180
    kilometrekarelik bir alanı tarayacak.

    Zangger'in tahminine
    göre metrelerce kalınlıktaki alüvyon tabakasının altında Atlantis'in
    efsanevi limanının bulunması gerekiyor. Ekip şu anda, bilgisayarlardan
    yakıt depolarına kadar gerekli malzemelerin hazırlanması ve dört tonluk
    helikopterle beraber gemiyle İzmir 'e gönderilmesi için gerekli
    işlemlerle uğraşıyor. Mart ayında ekip lideri Sengpiel, Zangger'le
    beraber ön çalışmalar için Türkiye'ye gelecek.

    Aslında proje o
    kadar şaşırtıcı değil. Uzun bir süre insanlık tarihinin ilk efsanesi
    olarak görülen Atlantis'in tarihi gerçeklere dayanıp dayanmadığı bir
    süredir tarihçiler, arkeologlar ve felsefe profesörleri arasında ciddi
    bir şekilde tartışılıyor.


    Atlantis ve Platon

    Her
    şey, 2360 yıl önce Eski Yunanlı filozof Platon ' un (İ.Ö.427-347) bronz
    silahlarla savaş arabaları kullanan ve 11.500 yıl önce bir gün aniden
    sulara gömülüp yok olan bir süper güç hakkında verdiği bilgilerden
    kaynaklanıyor.

    Platon'a göre bu adanın bereketli toprakları,
    zengin madenleri vardı, "Poseidon tapınağında" krallar boğa kurban
    ediyorlar, büyük şölenler düzenliyorlardı, inanılmaz bir zenginlik ve
    sefahat vardı. Güneş ışığında saray duvarları pırıl pırıl parlayan;
    baharat, seramik ve zengin maden cevherleriyle yüklü gemilerin üstü
    örtülü kanallarda yol aldığı bu eski çağların Venediği hakkında ikibin
    yıl boyunca çeşitli şeyler söylendi, yazıldı, birçok insan onu bulmak
    için yıllarca uğraştı.

    Platon, metinlerinde defalarca
    anlattıklarının doğru olduğunu vurguluyor ve kaynak olarak Atina
    demokrasisinin kurucusu Solon 'u (İ.Ö.640-560) gösteriyordu. Solon bu
    hikâyeyi Mısır'a yaptığı bir gezide öğrenmişti.

    Bilim uzun bir
    süre bu anlatıya inanmadı ve onu bir hayal ürünü, politik-felsefi bir
    mit olarak sınıflandırdı. Bazı uzmanlara göre Atlantis, Platon'un en
    dahiyane buluşuydu, çünkü onun sayesinde bir ölçüde Homeros 'u gölgede
    bırakmayı başardı.

    Efsanenin hakkında sayısız tahminler ve
    iddialar ortaya atıldı. 1950'li yıllarda amatör tarihçi Otto Muck "İlk
    kıta"nın İ.Ö. 5 Haziran 8498'de saat 13'de bir meteor tarafından
    parçalandığını iddia etti. Bir yazar ise (Martin Freska) adanın bir
    "atom bombasıyla" yok edildiğini söyledi. Yazılan senaryolarda
    Atlantislilerin 100.000 yıl önce helikopterleri, telefonları, çamaşır
    makineleri, rasathaneleri olan yüksek teknolojiye sahip bir halk olduğu
    bile iddia edildi. Ada sulara gömüldükten sonra hayatta kalanların
    Brezilya 'ya gittikleri ve uygarlık kahramanları olarak insanlara
    okuma, yazma ve teknoloji getirdikleri söylendi (Rudolf Steiner
    1861-1925). Maya piramitleri, Stonehenge, sfenksler - eski
    uygarlıklardan gelen büyük anıtların hemen hepsi için "Atlantislilerin
    mirası oldukları" savlandı (Atlantis araştırmacısı Ignatius Donnelli).

    Zaman
    zaman bu tartışmalar politik boyutlara da ulaştı, Heinrich Himmler ' in
    kurduğu "Alman Ari ırk Derneğinin" başkanı Herman Wirth, Atlantis'in
    Grönland 'da olduğunu ve ari ırkın burada doğduğunu iddia etti. Hitler
    ise, Atlantis'in Andlarda olduğuna ve düşen göktaşlarıyla yok olduğuna
    inanan Avusturyalı Hanns Hörbige r 'in ateşli bir taraftarı olduğunu
    söylüyordu.

    Dünyanın çeşitli bölgelerindeki 50'den fazla yer
    tartışmalara konu oldu. Atlantis bazen Doğu Prusya, bazen Sargasso
    denizinde arandı, bazen deCornwall kıyılarında. Sürekli olarak yeni
    merkezler iddialarda yer aldı. Bu yıl ilkbahar aylarında Titicaca Gölü
    gündemdeydi. İngiliz John Blashford Snell, Tiwanaku kızılderililerinin
    geleneksel ulaşım aracı ejderha kafalı sazdan kayıklarla Titicaca
    gölünden 300 kilometre uzaklıktaki Poopo gölüne ulaştı; onun iddiasına
    göre Twanakular bir zamanlar Andlarda yaşayan Atlantislilerdi ve
    gemileriyle Mısır'a kadar gidip ticaret yapmışlar, tütün ve kokain
    satmışlardı. Ne yazık ki iddialarına destekleyen hiçbir kanıt henüz
    bulunamadı.

    Platon'un Atlantis'ine inananlar arasında sadece
    hayalperestler değil Charles Darwin ve Alexander von Humboldt gibi
    büyük bilim adamları da var.

    Şimdiye dek yapılan arkeolojik
    araştırmalarda Atlantis'le ilgili en ufak bir ipucu dahi bulunamadı.
    Ancak araştırmacılar henüz ümitlerini kaybetmediler ve Platon'u, bu
    büyük düşünürü "yalancılık" lekesinden kurtarmak için çalışmalara
    yeniden başladılar.

    Birçok arkeolog Platon'un bütün hikayeyi
    uydurmuş olamayacağını, anlattıklarının belli bir gerçeklik payı
    taşıdığını ve tarihi kaynaklara dayanmış olabileceğini düşünüyor.
    Arkeologların bu düşüncesi arkeolojik kazı alanlarından gelen
    bilgilerle de destekleniyor. Son zamanlarda yapılan kazılarda 5000 yıl
    öncesine tarihlenen ve teknik olarak mükemmel eserler ortaya
    çıkartıldı.

    Platon'un metinlerini olanaksız ve inanılmaz
    yapan, Atlantislileri üstün insanlar olarak tanımlaması ve adanın
    tasviriydi. Platon'a göre ada yapay su yollarıyla örülmüştü, gemi
    seferine uygun kanallar ve havuzlardan oluşan iç limanı detaylarıyla
    anlatılmıştı. Yapay limanın su ihtiyacını karşılamak için bütün
    nehirlerin yatakları değiştirilmişti. Uzun süre bu özellikler bilim
    adamlarınca o çağlarda ki insanların yapamayacağı şeyler olarak kabul
    edildi.


    Üstün uygarlıkların izleri

    Ancak
    anlatılanların hiç de olanaksız olmadığı artık biliniyor. Antik çağ
    araştırmacılarının son yıllardaki arkeolojik buluntuları değerlendirme
    sonuçları, özellikle çeşme, liman ve su tekniğine bağlı büyük
    yapılardaki mimari başarıların, Atlantis efsanesindekileri bile gölgede
    bıraktığını ortaya koydu.

    İ.Ö. 3000 yılında Firavun Menes
    zamanında, Nil nehrinin önü 400 metre uzunluğunda beyaz kesme taşlardan
    yapılmış bir bentle kesilmiş ve dünyanın en uzun nehrinin Memphis
    şehrinin güneyinden akması sağlanmıştı. Bu duvar uzmanlarca "inanılmaz
    bir mühendislik yeteneği" olarak değerlendiriliyor (Günther Garbrecht).


    Doğu Anadolu uygarlıklarından Urartu ların yeteneği ise daha da
    etkileyici. Köstebekler gibi yer altında kanallar açarak borularla
    yeraltı sularını uzak mesafelere taşımışlardı. İnsan boyu
    yüksekliğindeki bazı galerilerin uzunluğu 90kilometre, tüm sistemin
    uzunluğu ise dünya ile ay arasındaki mesafeden daha uzun (Garbrecht).

    İster
    Mısır olsun, ister Sümer, Babil veya Miken , hemen hemen her yerde kazı
    ekipleri Klasik Yunan döneminden çok daha uzun bir süre önce
    gerçekleştirilmiş büyük tesisler ortaya çıkartıyorlar.

    "Orta
    İmparatorluk" döneminde Firavunlar Fayyum 'da (alanı 1800
    kilometrekare) ekilebilir topraklar elde etmişlerdi, taze su için
    Nil'le yapay vaha arasında 100 metre genişliğinde bir kanal yapılmıştı.


    Babil hükümdarı Hammurabi (İ.Ö. 1728-1686), günümüz hidrolik
    mühendislerinin, "onların yanında Roma su kemerleri oyuncak gibi kalır"
    dedikleri bentler ve sulama kanalları yaptırmıştı ( Henning Fahlbusch).


    Pylos'da jeoarkeolog Zannger yapay bir gemi havuzu ortaya
    çıkardı. Avrupa'nın bu ilk liman tesisinde (İ.Ö. 15.y.y.) biriken tortu
    ve pislikleri temizlemek için bir mekanizma da bulunuyor.

    Arkeolojik
    keşifler ışığında hidrolik mühendisleri Tunç Çağı insanlarının (İ.Ö.
    1200'e kadar) yeteneklerini şimdiye dek küçümsediklerini kabul
    ediyorlar, artık Platon'un hikâyesini farklı yorumluyorlar ve
    Atlantis'in liman tasvirlerini gerçekçi buluyorlar.


    İlk pirinç alaşım

    Atlantis
    yazılarındaki önemli bir ayrıntı da aydınlanmaya başladı. Efsaneye göre
    Atlantis'de "parlaklığı ateşe benzeyen" çok ilginç bir maden
    işleniyordu: Orihalkos. Platon bu maden için, "bize sadece adı kaldı"
    diyordu. Bu maden hakkında da çok şey söylendi, kimisi aslında bir
    "roket yakıtı" olduğunu, kimisi ise kehribar olduğunu, bu nedenle
    Atlantis'in Baltık denizinde olması gerektiğini söyledi.

    Son
    zamanlarda yapılan ciddi ve bilimsel araştırmalarda tüm antik çağ
    yazıtları metalurji açısından incelendi, sonuç ise bu malzemenin bakır
    çinko alaşımı olan pirinç olduğu doğrultusunda. Bu araştırmanın başkanı
    Ernst Pernicka , oldukça karmaşık bir işlemle elde edilen alaşımın İ.Ö.
    2500 yıllarında ilk defa kullanılmaya başlandığını tahmin ediyor.
    Troya'nın 80 km. güneydoğusundaki Andeira bu alaşımı ile ünlü. Daha
    sonra, Romalıların milat döneminde yeniden imal etmesine kadar, bu
    bilgi ve teknik kayboldu, yani Platon döneminin Yunanlıları bu alaşımı
    elde etmeyi bilmiyorlardı.

    Birçok detayın aydınlanması her ne
    kadar Platon'un tasvirlerinin eskiye göre daha ciddiye alınmasını
    sağladıysa da, özellikle iki önemli soruya kesinlikle cevap veremiyor:
    Atlantis nerdeydi? Ne zaman sulara gömüldü?

    Mısır'da en eski
    su kanalları 5000 yaşında, bakır-çinko alaşımı günümüzden 4000 yıl önce
    keşfedildi, ama Platon Atlantis'in yok oluşunu neolitik çağın
    başlangıcı olarak belirtiyor, yani, insanların göçebe olarak yaşadığı,
    henüz tarımın olmadığı 11.500 yıl öncesine tarihliyor.

    Coğrafi
    veriler de tutarlı değil. 1947 yılında Platon'un Atlantisinin Atlas
    okyanusunda olamayacağı ortaya atılmıştı, çünkü Azor veya Kanarya gibi
    adalar eski bir kıtanın kalıntıları değil, denizin altındaki
    volkanların patlaması sonucu deniz tabanının yükselmesiyle oluşan
    adalardı.


    İlk bilginin izinde

    Platon, anlatısında
    tarihçi üslubunu korudu, hep kendisinin olayları aktaran bir aracı
    olduğunu vurguladı ve anlatının kaynağı olarak Solon 'u gösterdi. Solon
    bu bilgileri Sais 'deki "Neith tapınağında", bir taş stelin üzerinde
    görmüş, daha sonra kutsal bir kitapta detaylı anlatıyı bulmuş ve oradan
    kopya etmişti. Bu kopya, Platon diyaloğunun ikinci kişisi Kritias'a
    kadar dört nesil boyunca ailede kalmıştı.

    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 460
    rep :
    masal kent atlantis troya da mi? Left_bar_bleue999 / 100999 / 100masal kent atlantis troya da mi? Right_bar_bleue

    Kayıt tarihi : 29/11/08

    masal kent atlantis troya da mi? Empty deva mı?

    Mesaj tarafından Admin Çarş. Ara. 10, 2008 3:13 pm

    deva mı?Very Happy

    [b]Platon'un aktardığı,
    şüpheciler tarafından "inandırıcılık kurgusu" olarak isimlendirilen bu
    ikincil bilgiler, yazılanlara kesin şüpheyle yaklaşanlar tarafından
    bile rededilemiyor. Soyağacı araştırmacıları Kritias'ın Solon'un
    ailesinden geldiğini belirlediler, bu durumda kopyanın aile içinde
    kalmış olması mümkün görünüyor. Solon'un Mısır gezisi de biliniyor.
    İ.Ö. 560 yıllarında yaptığı gezide belki de Naukratis limanına gelmiş
    ve 16 kilometre uzaklıktaki Sais 'i ziyaret etmişti. Neith tapınağı,
    "Per-Anch"(Yaşamın evi), Mısır'ın en ünlü üniversitelerinden birisiydi,
    arkeologlar harabeler arasında sınıf olarak kullanılan bir odayı
    belirlediler. Bu tapınak milat döneminde Romalılar tarafından
    yıkılmıştı, sadece birkaç heykel günümüze ulaşabildi.

    Platon'un
    bilgi aktarım tarzı, kaynağın Mısır bilgeliğine dayandırılması, klasik
    Yunan'da yaygın kullanılan bir yöntemdi. O dönemde bilim adamları,
    yüzyıllardan beri kesintisiz süren tek uygarlığı, Nil'in ülkesini sık
    sık ziyaret ediyorlardı.Tıpta, matematik ve mimarlıkta Mısır diğer
    Akdeniz ülkelerinin önündeydi ve Yunanlıların onlardan öğrenecek çok
    şeyleri vardı.

    Yunanistan'da özellikle fen bilimleri konusunda
    yeni bir buluş olarak tanıtılanların çoğu Memphis veya Sais'den kopya
    edilmişti, İ.Ö. 6. ve 5. yüzyıllarda Yunan mucizesi olarak adlandırılan
    birçok yeniliğin temelinde " Mısır'dan transfer edilen bilgiler" vardı
    (arkeolog Hartwig Altenmüller).


    Platon yalancı olamaz

    Ancak
    hiçbir zaman Platon, tamamen yalancılıkla suçlanamaz. O dünyanın "
    yuvarlak " olduğunu yazan ilk yazardı, ayrıca, eski Atina tarihinin de
    anlatıldığı Atlantis metinleri çok akıllıca ve mükemmel gözlemler
    içermektedir. Dialogda filozof, anavatanında atalarının bir zamanlar
    ormanları yağmalaması yüzünden verimli toprağın akıp, çevrenin nasıl
    çoraklaştığını anlatıyor. Bazı uzmanlar bunun, ormanların açılmasıyla
    oluşan erozyonun en eski ve her açıdan doğru bir tasviri olarak kabul
    ediyorlar (Garbrecht).

    Çok çeşitli konuların yer aldığı
    metinde Atlantis hikâyesi de anlatılıyor. Bir seyahat rehberi gibi
    Platon, Atlantislilerin şehrini tasvir ediyor, topografik özelliklerin
    yanı sıra okuyucuyu yer döşemelerinin özellikleri, kanalların eni,
    boyu, derinliği gibi detaylarla adeta boğuyor. Bazı yerlerde
    dipnotlarla kendi fikrini de belirtiyor. Örneğin, Solon'a göre
    Atlantisin önündeki ova 540 kilometrekare, ancak Platon buna pek
    inanamadığını belirtiyor, ama bir tarihçi olarak duyduklarını aynen
    aktarmak zorunda olduğunu ekliyor.

    Anlatılanların hepsi yalan
    olabilir mi? Atlantisi bir saçmalık olarak görenler eseri "mükemmel bir
    kurgu" (tarihçi Bichler) veya "şimdiye kadar yazılmış en dahiyane hayal
    ürünü" olarak niteliyorlar. Birçoğunun görüşüne göre Platon 20 yıl önce
    tasarladığı ideal devleti " Polteia " nın sadece bir teori olarak
    kalmaması için ona Atlantis'le hayat vermek istemişti. Bu nedenle, hiç
    kimsenin asılsız bir olayı gerçek olarak kabul ettiremediği filozof,
    çağdaşlarını bilerek aldatmış ve bunun için çok değişik bir ifade tarzı
    kullanmıştı.


    Platon'un izinden gidenler

    Efsane pek
    çok yazarı etkiledi. Platon'un ölümünden kısa bir süre sonra yazar
    Theopomp kaleme sarılıp uzaklardaki Meropis adındaki masal ülkesini
    anlattı. İ.Ö. 3 y.y.da Yunanlı Jambulos "Güneş Adasına Yolculuk"
    kitabında dünyanın en ucunda yer alan bir ada ve burada yaşayan 150
    yaşındaki insanlar hakkında yazdı. Yeni dönemlerde Bacon, Thomas Morus,
    Campanella onların yolunu izlediler. Ne yazık ki şairleri, üstü kapalı
    sözler söyledikleri ve yalancı oldukları için sevmeyen Platon, bir
    roman türünün yaratıcısı oldu. Araştırmacı Bernard'a göre bu, felsefe
    tarihinde 2000 yıldır çözülemeyen bir problem.

    Ancak birçok
    bilim adamı, tüm tutarsızlıklarına rağmen tasvirlerin, tamamen hayal
    ürünü olmaktan çok belli bir gerçeklik payı taşıdığına inanıyorlar.
    Onlara göre Solon, tapınaktaki yazıtların tercümesi sırasında bazı
    konuları yanlış anlamıştı. En büyük hatası Mısırlı rahiplerin verdiği
    coğrafi bilgileri doğru anlayamamış ve Atlantis'i yanlışlıkla Atlas
    okyanusuna yerleştirmişti. Belki de sözü edilen yer Karadeniz ' di.


    Zaman tanımlama hatası

    Bu
    şekilde belki de, Platon'un Atlantis'in yokoluşu için verdiği "9000 yıl
    öncesi" tarihi de açıklanabilir, çünkü Antik dünyada firavunlar
    ülkesinin geçmişi için de çok uzun tarihler verilirdi. Örneğin Herodot
    11.340 yıl, tarihçi Manetho 11.985 yıl olarak belirtirdi. Bu verilerde
    belki de Sais rahiplerinin hatası var. Hazırlanan uzun hükümdarlık
    listelesi ilk firavun Menes'e (İ.Ö. 2990-2966) kadar uzanır. Ancak bu
    listenin en başında öyle firavunların adı geçerki, verilen tarihlere
    göre yüzlerce yıl hükmetmişlerdir. Bu karışıklığın nedeni büyük bir
    olasılıkla güneş yılı ile ay çevrimlerinin karıştırılmasıdır.

    Acaba
    Solon da aynı hataya düştü mü? Atlantis felaketi 9000 ay çevrimi
    öncesinde mi oldu? Böyle kabul edersek bu zamanı 12,37' ye bölerek
    güneş yılına çevirebiliriz, o zaman sonuç; Atlantis İ.Ö. yaklaşık 1200
    yıllarında sulara gömüldü, yani Tunç çağının sonunda.

    Birçok
    tarihçiye göre efsane bu dönemde daha anlam kazanıyor. Atlantis'in
    gemileri ("üç kürekli"), savaş arabaları ("oturma yeri olmayan çift
    koşumlu") ve mızrak atıcılar sona ermekte olan Tunç çağı Akdeniz
    uygarlıklarına çok uygun düşüyor.

    Sanki zaman makinesinden
    geçmiş gibi daha yakın tarihlere gelen bu efsane şehir nerede? Yetmişli
    yıllarda Kyklad adalarından Santorini (Thera) en büyük adaydı ve
    üzerinde çok tartışıldı.

    İ.Ö. 1450 yılında bir yanardağ
    patlaması adayı neredeyse paramparça ediyordu. Bazı senaryolara göre bu
    patlama 300 metre yüksekliğinde dalgalara neden olmuş, dalgalar Girit
    adasına kadar ulaşmış ve Minos Medeniyetini sular altında bırakmıştı.
    Bu senaryoları yazanlara göre belki de Platon'un anlatısı bu felakete
    dayanmaktaydı.

    Yeni araştırmalar Santorini'deki yanardağın
    uzun yıllar önce çöktüğünü ve Tunç çağındaki patlamanın 20 kilometreküp
    kül püskürten son bir çırpınış olduğunu ortaya koydu. Adı geçen
    Tsunamiler Girite sadece bir çalkantı olarak erişmişti. Bu hipotez
    böylece rafa kaldırıldı.


    Efsane Troya ile birleşiyor

    Son
    günlerde Eberhard Zangger'in Atlantis'in yeri ile ilgili, şimdiye kadar
    ileri sürülenler içinde en somut örnekler veren teorisi gündemde.
    Zürih'te yaşayan jeoarkeolog iki efsanevi şehri bir formülde
    birleştirdi: Atlantis ve Troya .

    Her ikisi de usta kalemlerin
    elinde efsaneleştiler, Atlantis'i Platon, Troya'yı Homeros tanıttı. Her
    iki şehir de büyük benzerlikler göstermekteler:

    Platon'un masal şehrinin deniz gücü "1200 gemi". Troya'nın donanması (Homeros'a göre) 1186 gemiden oluşuyordu.

    Atlantis'de
    sert bir kuzey rüzgârı esiyordu. Benzer hava koşulları Karadeniz'e
    açılan ilk kapının ağzında bulunan Troya için de geçerlidir.

    Atlantis'de
    bir sıcak bir de soğuk su kaynağı vardı. Troya'da da iki kaynaktan su
    çıkar, birisi üzerinde "dumanlar tüten ateş gibi sıcak", diğeri "buz
    gibi soğuk" (Homeros).

    Bu tarz paralellikler rastlantı da
    olabilir. Ancak Troya'nın yaşanmış tarihi ile Atlantis hikâyesi ilginç
    bir şekilde benzeşir. Bazı tarihçiler Atlantis efsanesinin "Deniz
    Halkları istilasından" doğduğunu düşünüyorlar, yani insanlık tarihinin
    en karanlık, en fırtınalı ve en kanlı dönemlerinden birinden.

    Bu
    korkunç felaketin detayları Mısır hiyeroglif metinlerinde
    anlatılmıştır. Bunlara göre İ.Ö. 1200 yıllarında doğunun süper güçleri
    "Kuzey insanlarının" istilasına uğramışlardı. Denizcilikte usta olan bu
    barbarlar bölgedeki uygarlıkları derinden sarsmışlardı.

    Savaş
    kargaşasının sonunda Akdeniz'in büyük bir bölümü harabe haline döndü;
    Hitit imparatorluğu çöktü, Kıbrıs yıkıldı, Miken ülkesi yandı, Doğu
    Akdeniz'in şanlı kaleleri haraboldu. Sadece Mısır güçlü ordusuyla bu
    büyüyen tehlikeyi durdurmayı başardı. İ.Ö. 1180 yılında Ramses III
    karadan ve denizden yürütülen büyük bir harekâtla kuzeyden gelen
    yabancıları yendi. Medinet-Habu tapınağının duvarlarında bu zaferle
    ilgili kabartmalar geniş bir yer tutar.

    Savaştan sonra ve onu
    izleyen dönemdeki açlık, seller ve depremler hemen hemen bütün Ege
    bölgesi uygarlıklarını geriletti, hatta Yunanistan'da yazı geleneği
    kayboldu. Geçmişteki yüksek uygarlıkların anısı sadece efsanelerde
    kaldı. Tevrat ve Honeros'un İlyada'sı, ayrıca Argonot ve Herkül mitleri
    Tunç çağının gelişmiş, efsanevi şehirlerine değinirler.

    Birçok
    arkeolog Atlantis hikâyesinin bu yokolmuş yüksek uygarlıklara bir köprü
    oluşturduğunu tahmin ediyorlar. Tarihçi Lehmann , Platon'un herhangi
    bir şekilde Deniz Halkları İstilası hakkında bilgi sahibi olduğunu
    düşünüyor.

    Gerçekten de Platon anlatısında Atlantislileri
    istilacılar olarak gösterir. Büyük bir deniz gücüne sahip olan ülkenin
    bütün yöneticileri bir araya gelerek Mısır ve Akdeniz'in diğer
    uygarlıklarını "büyük bir saldırıyla boyundurluk altına almak" için
    birleşirler (Platon). Nil'e kadar ilerlerler, ama o anda sahneye
    "Eski-Atina" çıkar ve düşmanı yenmek için firavunlara yardım eder. Bazı
    tarihçiler Deniz Halkları ve Atlantis savaşı arasındaki benzerliği çok
    dikkat çekici buluyorlar.

    Platon'un, Tunç çağında yaşanan bu
    felaketten nasıl haberdar olduğu ise tartışma konusu. Zangger'in
    desteklediği düşünce, Solon'un notlarının Platon'un elinde olması,
    çünkü ancak bu şekilde bakır-çinko alaşımı, kanalların özellikleri ve
    uzun zaman önce yokolmuş uygarlıklarla ilgili bilgilere sahip
    olabilirdi.

    Profesör Görgemann ise başka bir olasılık üzerinde
    duruyor: Araştırmalarına göre Atlantis yazılmadan önce Perslere karşı
    savaşta destek ve silah aramak için bir Mısır delegasyonu Atina'ya
    gelmişti. Platon'un arkadaşlarından kumandan Chabrias görüşmelerde
    hazır bulunmuştu.

    Görgemann'a göre belki de Mısırlı delegeler
    yanlarında Sais ile Eski-Atina arasındaki silah arkadaşlığını
    anımsatmak için Deniz Halkları savaşları ile ilgili belgeler
    getirmişlerdi.


    Spekülasyondan gerçeğe

    Tabii
    bunların hepsi spekülasyon ve bunlarla geçmiş şekillendirilemiyor.
    Ancak araştırmalar, uzun süre tarihçiler tarafından hayal ürünü olarak
    nitelenen bazı antik metinlerin gerçek olduğunu ortaya çıkarıyor.
    Örneğin Herodot'un söz ettiği, firavun Necho II ' nin Fenikeli
    denizcileri Afrika kıtasının etrafını dolaşmaları için görevlendirmesi
    gibi. Günümüzde birçok araştırmacı 20.000 kilometreden daha uzun olan
    bu yolculuğun geçekleştiğine inanıyor; bunun nedeni Herodot'un verdiği
    bir astronomi bilgisi. "Her ne kadar inanamıyorsam da" (Herodot)
    dipnotuyla verilen bilgide, denizcilerin güneşi kuzeyde gördükleri
    belirtiliyor. Bu gözlem sadece güney yarımküreden yapılabilir. Aynı şey
    belki Platon için de geçerlidir. Eğer hikâye Deniz Halkları istilasını
    yansıtıyorsa Atlantis'in yeri doğu Akdeniz'de aranabilir.

    İstilacı kavimlerin Ege ve Batı Anadolu'dan geldikleri biliniyor. Bu saldırıda Troya en ön saflarda savaşmış olabilir.


    Anadolu sır küpü

    Atlantis,
    arkeolojik açıdan tamamen bir bilinmeyendir. Diğer taraftan,
    "Metalurjinin beşiği" (Pernicka), efsanevi krallar Kroisos ve Midas 'ın
    vatanı Anadolu, toprağın altında pek çok sırrı saklamaktadır.

    Bir
    zamanlar basit bir tepe olarak görülen Hisarlık 'ta 130 yıl önce
    Heinrich Schliemann Troya'yı bulmuştu. Doksanlı yılların başına kadar
    burası hâlâ küçük bir balıkçı köyü olarak kabul ediliyordu, çünkü
    Schliemann sadece Akropolis'te çalışmış ve 6000 metrekarelik bir yeri
    ortaya çıkarmıştı.

    Manfred Korfmann başkanlığındaki kazı
    ekibinin çalışmaları sayesinde Troya'nın şehirleri gün ışığına çıktı.
    Kalede 300.000 metrekarelik bir alan kesin olarak belirlendi, şehrin
    daha da büyük olduğu tahmin ediliyor, ancak dış surları henüz
    bulunamadı.

    Konumu, Troya'ya büyük bir avantaj sağlıyordu.
    Tunç çağı denizcileri için, güçlü kuzey rüzgarlarının estiği Çanakkale
    Boğazını (Dardanelles) geçmek hemen hemen imkansızdı. Rüzgârların
    sürekli yön değiştirdiği bu boğazı geçmenin ne kadar zor olduğunu,
    geçtiğimiz yıllarda Tim Severi n bir kez daha ispatladı. Argonotların
    yolculuğunu tekrarlayan maceracı ekip (20 kürekli, basit bir seren
    yelkenlisi ile 16 metre uzunluğunda aslına uygun olarak yapılan bir
    Miken teknesi ile) Çanakkale boğazını birçok sonuçsuz denemeden sonra,
    rüzgârın ve kas gücünün yardımıyla zar zor geçmeyi başarabildi.

    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 460
    rep :
    masal kent atlantis troya da mi? Left_bar_bleue999 / 100999 / 100masal kent atlantis troya da mi? Right_bar_bleue

    Kayıt tarihi : 29/11/08

    masal kent atlantis troya da mi? Empty Geri: masal kent atlantis troya da mi?

    Mesaj tarafından Admin Çarş. Ara. 10, 2008 3:13 pm



    Troya büyük bir zenginlik

    Bu
    şartlar altında, efsanede adı geçen Priamos gibi birçok Troya kralı
    büyük bir zenginlik içinde yaşamış olmalı. Akik, kehribar, Kaskas
    atları- Karadeniz üzerinden gelen tüm değerli mallar Troya'nın kontrolü
    altındaydı. Antik dünyanın, özellikle silah yapımında ihtiyaç duyduğu
    bronzun hammaddelerinden birisi olan kalay ın da ticareti belli ki
    Troya'nın elindeydi.

    Şimdiye kadar bu maden yataklarının
    nerede olduğu bilinmiyordu. Maden uzmanı Pernicka 'nın yaptığı ve henüz
    yayınlanmamış araştırma sonuçlarına göre, Kazakistan ve Özbekistan ' da
    çok sayıda kalay çıkartılan maden ocağı bulunmaktadır. En büyüğü, Pamir
    dağında Musiston'daki 3000 metre yükseklikteki maden ocağı, burada
    prehistorik dönemden kalan galeriler de bulunmuş. Bu ocaklardan
    çıkartılan cevher Karadeniz'e getiriliyor ve oradan gemilerle Çanakkale
    boğazına gönderiliyordu.

    Troya'nın buradaki önemi henüz tahmin
    edilemiyorsa da, bilinen şu ki, şehrin bu kıtalararası ticaret için
    büyük bir limana ihtiyacı vardı. Platon'a göre, Atlantis'in de bu
    amaçla, denizle şehir arasındaki yalıyar arkasına yapılmış yapay bir iç
    limanı vardı. Su yolları ve kanallardan limana "dünyanın her yerinden
    tüccarlar" gelip gidiyoruz (Platon).


    Korfmann karşı

    Troya
    kazı ekibi başkanı Korfmann bu tarz spekülasyonlara kulak asmıyor.
    "Troya=Atlantis" denklemi onun için tamamen saçmalık. Ancak Zangger
    Almanya Yerbilimleri ve Maden Enstitüsü'nün desteğini de alarak tezini
    ispatlamaya çalışacak. Araştırma ekibinin en çok ilgisini çeken,
    Troya'nın önündeki yalıyarda yer alan, 30 metre deriliğinde ve 500
    metre uzunluğundaki yarık (Kesik-kanal).

    Benzer şekilde Platon
    da Atlantislilerin, kıyıdaki kayaları yararak iç limana bir geçit
    açtıklarını belirtiyor. Arkeolog Jablonka bu tip paralellikleri kabul
    etmiyor, çünkü Kesik kanalı su seviyeinin altına inmediği için
    gemilerin buradan geçmesi olanaksız. Zangger de bu gerçeği yadsımıyor,
    ancak Kasım ayında yayınlanan kitabında bu gedik için başka bir tez
    geliştirmiş. Ona göre burası, gemilerin iplerle çekildiği kızaklı bir
    rampa görevini görüyor.

    Bu fikri Zangger Odysseia'da
    Phaiaklar'ın adası ile ilgili bölümden almış (gemilerin kızaklar
    üzerinden çekilerek bir göle indirilmesi). Gerçekten de bu Antik
    dünyada kullanılan bir yöntemdir ve en uzun örneği Korinthos
    kıstağındadır.

    Hidroloji uzmanları Zangger'in bu sıradışı
    kızak- senaryosunu akla yakın buluyorlar, çünkü Tunç çağı mimarları ve
    inşaat ustaları gerçekten şaşırtıcı su tesisleri kurmuşlardı (mühendis
    Garbrecht).

    Tartışmalar ve spekülasyonlar devam etse de ortaya
    çıkan şu ki, Atlantis'in tamamen bir hayal ürünü olduğu tezi artık eski
    cazibesini kaybetmeye başladı.
    [/b]

      Forum Saati Cuma Kas. 22, 2024 8:15 pm